RAKI ADABI

Live A+ - Raki
Live A+ - Raki

Dünyanın en güzel içkilerinden biridir Rakı. Kendine özgü aroması ve içerken uygulanması adet haline gelmiş ritüelleri ile sevenleri arasında yeri bir başkadır. Peki Rakı nedir, tarihi nedir, özellikleri nelerdir?


Rakı
hakkında yazılmış bolca kaynak var. İnternette herhangi bir arama yaptığınızda milyonlarca sayfaya erişmeniz mümkün. Sadece rakı hakkında yazılmış kitaplar, hatta ansiklopediler mevcut. Rakı mezeleri hakkında yazılmış yemek kitapları, rakı için düzülmüş methiyeler, adına yazılmış şiirler, şarkılar. Herkesin rakı hakkında temel bir bilgisi, bir tüketim tercihi, söyleyecek birkaç kelimesi mutlaka vardır. Gelin bu yazımızda biz de Live A+ tarzı ile Rakı dünyasında kısa bir yolculuk yapalım.

Live A+ - Rakı

Rakı’nın Tarihi

Rivayetler muhtelif. 5. Yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğunda benzeri içkilerin tüketildiği veya 11. yüzyılda Anadolu’ya getirildiği söylense de bugünkü haliyle bilinen rakının 19. yüzyıldan itibaren tüketildiği biliniyor. Kimi, rakının, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde Rumeli’deki Gayrımüslimler tarafından üretilmeye ve meyhanelerde içilmeye başlandığını, adının yapıldığı “Razaki” üzümlerinden geldiğini iddia ederken, başka bir grup Irak’taki Türkmenler tarafından üretildiğini ve adının “Iraki” den geldiğini, diğer bir grup ise Orta Asya’daki Türk boylarının Kımız’ı damıtarak ürettikleri ve ismi “damıtmak, terlemek” anlamına gelen “Arak” kelimesinden türetilmiş “Araki” içkisinden geldiğini söylemektedir. Sonuç olarak kökeni ve ismi nereden geliyor olursa olsun, bir Türk içkisi olarak bilinen rakı, kültürümüzün en önemli parçalarından biridir.

Live A+ - Raki


Rakı’nın Akrabaları

Dünyanın değişik yerlerinde rakının uzak, yakın akrabaları bulunur. Balkan ülkelerinin hemen hemen hepsinde çok sevilen Mastika, Yunan’ların Uzo‘su veya Tsipouro‘su, Avrupa’nın en batısındaki Akdeniz ülkelerinin içkisi Anis veya Pastis, İtalyanların Sambuca‘sı veya Slavların Düziko‘su bunlardan en bilinenleridir. Ancak bunlardan hiçbiri Türk damak tadına rakı kadar yakışmaz.

Rakı Nedir?

İçeni aslana çevirdiği için “Aslan Sütü” olarak adlandırılan rakı, Türk Gıda Kodeksi’nin Distile Alkollü İçkiler Tebliği’nde şöyle tanımlanıyor:

Rakı: Yalnızca suma veya tarımsal kökenli etil alkol ile karıştırılmış sumanın, 5000 litre veya daha küçük hacimli geleneksel bakır imbiklerde, anason tohumu (Pimpinella anisum) ile ikinci kez distile edilmesiyle sadece Türkiye’de üretilen distile alkollü içkidir.


Aynı tebliğde rakı için şu da belirtilmiş:

Hacmen alkol miktarı en az % 40 olmalıdır


Bu değer, aynı tebliğde Viski ve Pastis‘le birlikte distile alkollü içkiler de en az olması gereken değerler için verilen en yüksek orandır. Yani Türkçesi, rakı en yüksek alkol derecesine sahip içkilerden biridir.

Rakı Üretimi

Rakı üretimi 1926 yılında 790 sayılı yasa ile sadece Tekel’in kontrolüne bırakıldı. O tarihten itibaren Tekel tarafindan ve Tekel izniyle Türkiye’nin çeşitli yerlerinde açılan rakı fabrikalarında farklı markalar ile çeşit çeşit rakı üretildi.

Live A+ - Raki Siseleri

Live A+ - Eski Raki Etiketleri



Ancak bu rakıların içerisinde en kalıcıları ve en beğenilenleri Kulüp Rakısı, Altınbaş Rakısı ve Yeni Rakı oldu.

Live A+ - Altinbas Rakisi

Live A+ - Yeni Raki



Kulüp Rakısı
‘nın etiketi hakkında da yıllar boyunca dilden dile süregelen şehir efsaneleri vardır. Yıllar boyunca değişen Kulüp Rakısı etiketlerinde bir sahne sürekli sabit kalmaktadır. Bu sahnede rakı masasında iki erkek, biri yan arkadan, diğeri ön cepheden olmak üzere resmedilmektedir. Dilden dile söylenen efsaneye göre bu erkeklerden biri (arkadan görünen) İsmet İnönü, diğeri ise (önden görünen) Mustafa Kemal Atatürk‘tür.

Live A+ - Kulup Rakisi


Diğer bir çok şehir efsanesinde olduğu gibi bu söylem gerçek dışıdır. Aşağıdaki linkten erişeceğiniz sayfada bu konu hakkında detaylı bilgiler yer alıyor.

http://lcivelekoglu.blogspot.com/2012/02/kulup-rakisi-etiketinin-sehir.html


Neyse, rakı üretimi konusunda bilgilerimize devam edelim. Rakı üretimi hemen herkesin bildiği gibi 2000’lerin başında Tekel’in önce İçki ve Sigara birimlerinin ayrılması sonrasında da İçki biriminin özelleştirilmesi ile özel üretime devredildi.


Rakı
üretiminin özel sektöre geçmesi ile birlikte ise rakı neredeyse uçuşa geçmiş ve üretici ile marka sayısı tabir yerindeyse mantar gibi çoğalmıştır. Özelleştirme öncesinde neredeyse yukarıda saydığımız üç marka dışında üretilen rakı yok iken, özelleştirme sonrası özellikle yeni oyuncuların da pazara girmesi ve yabancı yatırımcıların da ilgisi sayesinde rakı markaları ve çeşitleri hızla artmıştır. Şu anda birkaç büyük üreticiye ait elliye yakın marka ve çeşit tüketicilerin beğenisine sunulmaktadır. Pazarın en büyük oyuncuları arasında Mey, Elda, Burgaz ve Anadolu sayılabilir.

 

Rakı Çeşitleri

Cumhuriyet dönemine kadar çeşitli tekniklerle ve farklı büyüklükte (ki genellikle sokak arasında, şu anda merdiven altı denen tarzda) mekanlarda üretilmiştir. Özellikle alkollü içkilerin yasaklandığı dönemlerde yeraltına inen üretim hiç durmamış ve el altından dağıtım devam etmiştir. Hatta evlerde bile üretilmiştir. Boğma Rakı da bu şekilde evlerde üretilen bir rakı çeşidine verilen bir isim.

Aslında evlerde rakı üretimi eskiden çok daha yaygın bir uygulamaymış. Kaçak olarak satmak amacıyla değil, kendi tüketimi için rakı üreten çok kimse varmış. Ağırlıklı olarak güney illerinde, Trakya bölgesinde, İzmir ve çevresinde ve tabii ki İstanbul’da. Tabii ki bu kadar farklı yerlerde üretim doğal olarak farklı teknikler ve farklı rakı çeşitlerini de doğurmuş.

Ancak Tekel’in özelleştirilmesi sırasında çıkan bir kanun ile rakı, özgünlüğünün ve karakterinin bozulmaması için koruma altına alınıyor. Bu kanun rakının ne şekilde, hangi malzemelerle üretileceğini belirliyor ve bunların dışında üretimi ya tamamen yasaklıyor ya da ilave vergilerle neredeyse imkansız hale getiriyor.


Bu kanun bir yandan tabii ki rakının yozlaşmaması için alınmış bir önlem. Ancak diğer yandan aynı zamanda popülerliğinin artmasının önünde ciddi bir engel.


Gece hayatının gün geçtikçe zenginleşmesi ve gece hayatındaki kişilerin yaş ortalamasının gittikçe düşmesi ile özellikle ev dışındaki mekanlarda içilen alkollü içki miktarında bir artış söz konusu. Ancak rakı, mevcut haliyle gençlere ve popüler gece hayatına uygun bir içki olmaktan çok uzaktır. Rakı daha ziyade 35 yaş üstü ve ağırlıkla erkek tüketiciye hitap eden, diğer içkiler gibi hızla ve her ortamda tüketilen bir içki değildir. Yazının ilerleyen bölümlerinde bu konuda biraz daha detay verilecektir.


Öte yandan, votka ve cin başta olmak üzere, yoğunlukla tercih edilen içkilerde özellikle son yıllarda popüler olan bir akım içkinin aromalandırılması ile çeşidinin arttırılması yönünde. Bu sayede hem tek başına hem de karışım ve kokteyllerde farklı tadlar ile içkinin daha fazla kitleye erişmesi ve satışının artması söz konusu.


Rakıyı Koruma Kanunu
, rakının bu yolla çeşitlenmesini önlüyor. Bu durum sadece üzüm çeşitleri ve damıtma teknikleri ile küçük tad farklarına olanak veren bir kısıtlama. Oysa rakının tarihine bakıldığında oldukça ciddi farklarda üretimler yapıldığını görmek mümkün.


Sakızlı rakı
bu farklı tadların belki de en bilineni. Mey‘de bir dönem Sakızlı İzmir Rakısı‘nı çıkardı. Aslında bildiğim kadarıyla etiketinde “Rakı” kelimesini de kullanmadılar. Onun yerine “anason aromalı distile alkollü içki” olarak tanımlanıyor. Bunun sebebi de bahsettiğimiz kanun olsa gerek. Ancak aynı kanundan kaynaklanan ilave vergiler sebebiyle ciddi bir fiyat farkı ile pazara çıktı ve doğal olarak çok da satılmadı.


Bunların dışında da eski dönemlerde tarçınlı, hardallı hatta ıhlamurlu bile rakı üretildiği söylenir. Daha da ilginci ise Salatalıklı Rakı. Bunun özellikle İstanbul’daki Rumlar arasında oldukça popüler olduğu anlatılır. Salatalıklı rakı şöyle yapılırmış.


Bahçede yetiştirilen salatalıklar henüz büyümeden önce daha dalındayken şişelerin içine sokulur ve şişede büyümesi sağlanırmış. Salatalık yeterince büyüdükten sonra dalından koparılır, içinde salatalık bulunan bu şişeye rakı doldurulur ve bu halde dinlendirilirmiş. Bu işlem sayesinde salatalığın aroması rakıyla karışır ve bu rakının içimine doyum olmazmış.


Şu an piyasadakş çeşitlerden, Altın Seri adı altında satılan sarı renkli rakının hikayesi de oldukça ilginçtir. Anlatıldığına göre olay 70’li yıllarda geçer. O dönemde Ankara Rakı Fabrikası‘nda üretim yoktur. İstanbul, İzmir veya Gaziantep gibi fabrikalarda 80 derece civarında alkol ile üretilen rakı Ankara fabrikasında içme suyu ile 45 dereceye düşürülerek şişelenir. Bir şekilde bir miktar rakının içine yanlışlıkla mazot karışır. Teknisyenler bu rakıları viski damıttıkları bölümde tekrar damıtarak mazotu temizlerler. Ancak o dönemde kimse bu rakıyı piyasaya sürmeye cesaret edemez ve yaklaşık 200 litre kadar bu rakı meşe fıçılara doldurulup depoya kaldırılır. Aradan yıllar geçtikten sonra bir şekilde fıçı lazım olduğunda depodaki bu fıçılar ortaya çıkar. Ancak bir terslik vardır. Fıçıların içindeki rakı aradan geçen zamanda meşenin rengi ile sararmıştır. Rakıyı incelerler ve müthiş bir lezzete sahip olduğunu görürler fakat yine de piyasaya sürmeye cesaret edilemez. Bir denetleme sırasında depoda kayıtlı bu miktar rakının eksik çıkmasının yaratacağı problemi engellemek için de rakı şişelenir ve her türlü risk göze alınarak “özel” adı altında Dışişleri, Büyükelçilikler ve diğer bakanlıklara hediye olarak gönderilir. Ve korkulan olmaz. Aksine bu rakı çok beğenilir ve devamı istenir. Tabii ki böyle birşey mümkün değildir.


Yıllar önce yaptığım yüksek lisansım sırasında Pazarlama dersi hocamızın verdiği ödev için rakı konusunu araştırdığımda benzer ama farklı bir hikayeye rastlamıştım. Buna göre bahsi geçen Mazot kazası sonrası fıçılara doldurulup kaldırılan rakı miktarı çok daha fazla. Bu rakı depolarda unutulur. Yıllar sonra Tekel‘in özelleştirilmesi sonrası Tekel‘e ait tüm ekipmanla birlikte depolardaki ürünler de Mey‘e geçtikten sonra yapılan kontrollerde bu rakılar ortaya çıkar. İnceleme sonrası rakının özelliği ortaya çıktıktan sonra özel sektör cesareti ile şişelenip piyasaya çıkarılan bu rakı adeta patlar. Ancak sorun, 19 yıl fıçıda beklemiş bu rakının aynısını aynı yöntemle yeniden üretmek yine 19 yıl sürecektir.


Benim hatırladığım hikaye bu şekilde. İnternette doğrulamak için tekrar araştırdım ancak aynı hikayeye ulaşamadım.

 

En İyi Rakı Hangisi?


Peki piyasadaki en iyi rakı hangisidir? Hemen cevap verelim, kişiye göre değişir. Kimi yumuşak içimlisini tercih eder, kimi az alkollüsünü, kimi sert olanını.


Ancak genel tercihlere bakıldığında, en beğenilen rakı çeşitleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (alfabetik):

  • Altınbaş Rakısı
  • Efe Yaş Üzüm (piyasada Yeşil Efe olarak biliniyor)
  • Efe Triple Distilled (piyasada Kara Efe olarak biliniyor)
  • Kulüp Rakısı
  • Sarı Zeybek
  • Tekirdağ Rakısı
  • Tekirdağ Rakısı Altın Seri
  • Tekirdağ Rakısı No:10
  • Tekirdağ Rakısı Trakya Serisi
  • Yeni Rakı
  • Yeni Rakı Âlâ (piyasada Âlâ olarak biliniyor)
  • Yeni Rakı Yeni Seri

 

Rakının Toplumumuzdaki Yeri ve Faydaları

Dedik ya, rakı Türk içkisidir diye. Bunun hakkını verircesine hayatımızın her alanına girmiştir Aslan Sütü. Öylesine girmiştir ki, kolay kolay çıkarmak mümkün değildir günlük hayatımızdan.

Ferhan Şensoy‘un, “2019 Bilimsiz Kurgusal Güldürü” adlı oyununda, 2019 yılında her türlü içkinin yasaklandığı ve dini kurallarla yönetilen bir Türkiye’de yaşananlar resmedilmektedir. Oyunun kahramanları yaptıkları yiyecek, içecek (tabii ki rakı) ve sigara stokları ile evlerinin bodrumunda toplumdan gizli bir yaşam sürmektedir. Sonunda bodrumun kapısına duvar örerek kendilerini oraya kapatırlar. Ve tahmin edin, dışarı ne zaman çıkmak zorunda kalırlar. Evet, doğru tahmin ettiniz. Rakı bitince.


Tabii ki mizahi bir abartı söz konusu ama rakının toplumuzdaki yeri ayrıdır. Faydaları da, kullanıldığı yerler de saymakla bitmez.


İçerdiği anasonun faydalarından dolayı, nedense, rakının da aynı faydalara haiz olduğunu düşünürüz. Anason, başağrısını keser, sinirleri yatıştırır, iştahı açar, gaz söktürür, mideyi güçlendirir, öksürüğü, hıçkırığı keser, uykusuzluğa karşı iyi gelir, ciğerleri açar. Gördüğünüz gibi bu şifaların hemen hemen hepsi rakının da etkileri arasındadır.


Ancak biz, içmek dışında da faydalanırız rakıdan. Başı ağrıyan ağrıyı geçirmek için kafasına rakı sürer ya da rakı ile başını yıkar, şifa olsun diye yeni doğan bebeğin karnına balmumu ile karıştırılmış rakı sürülür. Bebek gaz sorunu çekerse bileklerine, dizlerinin arkasına, göbeğine ve topuklarına rakı sürülür. En önemlisi, dişi ağrıyan pamuğa rakı damlatır ve dişine koyar. Aynı şekilde diş çıkaran bebeklerin de dişetlerine rakı sürülür.


Özetle, rakı her derde devadır.

 

Rakı Nasıl İçilir?

Gelelim en eğlenceli kısma. Bu konuda da rakı ile ilgili diğer her konuda olduğu gibi bir çok mecrada bolca bilgiye erişmek mümkün. Bunlardan bazılarını kendi bilgilerimizle birleştirerek size sunalım.

Rakı, tercihe göre belirlenecek miktarda su ile karıştırılarak tüketilir. Önerilen, rakı miktarının yarısı kadar su eklemektir ancak bu oran alışık olmayana biraz sert gelebilir. Bardağa önce rakı doldurulur ve sonra üzerine su eklenir. Genellikle sonrasında buz ekleyerek rakının soğuk kalması sağlanır. Ancak işin erbapları rakıya kesinlikle buz koyulmamasını tavsiye ederler. Çünkü buz eridikçe rakının oranını azaltarak tadına etki eder, suya ve alkole farklı oranlarda karıştığı için alkolün yüzeye çıkmasına sebep olur, dolayısıyla kadehin başı ile sonu arasında ciddi lezzet farkı oluşturur, bu yüzden de rakıdan alınan keyfi azaltır. Dolayısı ile işin uzmanları rakıya sadece soğuk su katılması gerektiğini söylüyor.

Bu noktada kişisel tercihimin eskiden kullanılan ve son dönemlerde de yeniden popülerleşen “ehli keyif” setleri olduğunu söylemek isterim. Bu setler rakıyı hem buzun bahsedilen etkisinden koruyor hem de sürekli soğuk kalmasını sağlıyor.

Live A+ - Ehli Keyif

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi rakı, tüketimi itibarıyla başka hiçbir içkiye benzemeyen bir içkidir. Diğer bir çok popüler içkinin tersine yavaş yavaş ve yanında kendisine eşlik edecek yiyecekler ile birlikte tüketilmelidir. Ancak tiryakilerinin ve rakıyı çok sevenlerin arasında fenomen haline gelen bir durum rakı içmeye başlamadan önce bir miktar zeytinyağı içilmesidir. Denilir ki zeytinyağı mide çeperini kaplar ve hem rakının kana karışmasını, dolayısı ile sarhoş olmayı engeller, hem de mideyi alkolün zararlarından korur, içki içerken ve sonrasında oluşacak bulantıyı önler. Aynı zamanda içilen zeytinyağı ve rakının beraberinde yenen zeytinyağlı mezeler, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak yenenlerin ve alkolün genze geri dönmesini engellediği söylenir. Bilimsel bir durum mudur yoksa şehir efsanesi midir emin değilim. Ancak zeytinyağının faydaları ortada olduğu için kendini kötü hissetmeyecek tiryakilerin uygulamasında sakınca olmadığını düşünüyorum.

 

Çilingir Sofrası

Rakı sofrasına Çilingir Sofrası da denir. Bu ismin aslı, Osmanlı’da Padişah’ın yemeklerini tadan Çeşnicibaşı‘nın yemeklerin küçük porsiyonlarla servis edildiği masası olan Çeşnigir Sofrasından gelir. Zamanla Çilingir Sofrası olarak söylenmeye başlamıştır. Kişisine göre zengin, kişisine göre sade bir rakı sofrasını ifade edebilir.

Live A+ - Cilingir Sofrasi


Sıra yemeklerde. Rahmetli dedem Hilmi Cavlı, henüz gençliğe adım attığım, bıyıklarımın yeni yeni terlemeye başladığı yıllarda bana şöyle bir öğüt verirdi:

Sakın sigara içme. Sigara zehirdir. Ama rakı iç. Rakı ilaçtır. Vücuttaki zehiri öldürür. Ama yanında en güzel yemeklerle içmen gerekir. 3 liralık rakı içiyorsan yanında mutlaka en az 10 liralık yemekle içmelisin. İşte o zaman rakı sana ilaç olur, şerbet olur


Rahmetli çok haklı. Rakı, yanında en güzel, en kıymetli, en taze yemeklerle birlikte içilmelidir. Bunların ne olduğu kişiden kişiye değişir. Ancak en çok tercih edilenleri, Türk mutfağının vazgeçilmezleri, mezelerdir.


Rakı
ile birlikte tüketilen, hatta sadece rakı için türetilmiş ve üretilen çok fazla çeşit mezemiz vardır. Birkaç yıl önce yapılan bir dünya rekoru denemesinde 1515 farklı çeşit mezeden oluşan bir sofra kurulmuştur. Dolayısı ile mutfağımız bu konuda neredeyse sayısız alternatife sahiptir. Günümüzde en çok tercih edilenleri arasında bilumum zeytinyağlılar, turşular, taze sebzeler ve otlar, acılı mezeler, yoğurtlu mezeler, salata çeşitleri, deniz ürünlerinden yapılmış salatalar, baklagillerden yapılan mezeler, özellikle fava ve söğüşler sayılabilir. Ve tabii ki peynirler. Tulum peyniri çeşitleri ama daha ziyade beyaz peynir.

Live A+ - Raki Mezeleri


Rakı
sofrasına meze ile başlanmasının en önemli sebebi mide boşken içmemektir. Aydın Boysan‘ın da söylediği gibi mezelerden de rakıdan da küçük parçalar halinde alınarak yavaş yavaş içilir, yavaş yavaş karın doyurulur. Hızla yemek ve hızla içmek adaba aykırı olmasının dışında sağlıksızdır ve mideyi çok zorlar. Şahsen bu konuyu yaşayarak öğrenmiş biri olarak rakının kesinlikle aç karına içilmemesi gerektiğini yakınen biliyorum.


Genel alışkanlık, mezelerle başladıktan sonra ara sıcaklar ile devam etmektir. Türk Mutfağı bu konuda da oldukça zengindir. Her türden et ürünleri ile yapılmış ara sıcaklar, köfteler, börekler, mücverler, deniz mahsülleri ve daha nicesi rakı ile birlikte tercih edilebilir.


Bundan sonrasında ise olay biraz karışmaya başlıyor. Genel uygulama, ara sıcaklardan sonra, sıcaklar denen ana yemek ile devam edilmesi yönünde. Ağırlıkla tercih edilenler kırmızı etler ve balık çeşitleri.


Ancak, işin erbapları ve gurmeler burada rakının yanında kesinlikle sıcak bir yemeğin yenmemesi gerektiğini söylüyorlar. Uzmanlar özetle derler ki:

Rakı yavaş yavaş içilen bir içkidir. Yanında yenen yemekten de çok küçük parçalar halinde, sadece çatalın ucu ile azar azar yenmesi gerekir. Sıcak yemekler, etler, kebaplar, balıklar ise bu şekilde tüketilmezler. Uzun süre içerisinde tüketildiklerinde soğuyacakları ve içerdikleri yağlar donacağı için, lezzetleri bozulacağı, ağıza kötü aromalar bırakırlar ve asla rakı ile birlikte tüketilmemeleri gerekir.

 

Live A+ - Raki Sofrasi


Kişisel olarak hak veriyor olsam da, az miktarda da olsa güzel bir et veya balıkla rakının bir arada vereceği lezzetten de vazgeçilemeyeceğini düşünüyorum. Bu durumda Aydın Boysan‘ın da önerdiği gibi, illa ki yenilecekse, kişi sayısına göre bir porsiyon sipariş edip azar azar tadımlık paylaşmak bir çözüm olabilir.


Yine genel tercihlerden devam ederek yemeğin sonunun rakının yanında mevye ve/ya tatlı ile bitirilebildiğini ekleyelim. Alınan tatlılar genellikle geleneksel Türk tatlıları olmakla birlikte meyvenin daha fazla tercih edildiği de bir gerçek. Mevsimine göre tüm meyveler yenilebilmesine rağmen en çok tercih edilenin kavun olduğunu eklemekte fayda var. Rakı‘nın peynirle birlikte en yakın dostunun kavun olduğunu söylemeye gerek bile yok sanırım.

Live A+ - Raki-Peynir-Kavun


Kavun kadar karpuz’un da rakının yanında ciddi bir yeri olduğunu eklemekte fayda var.

Live A+ - Elde Raki

Rakının Asıl Mezesi

Genel tercihler ve gurmelerin görüşleri ile oluşan rakının yanında yeneceklerden kısaca bahsettik. Ancak, uzmanlarının söyleyişine göre rakının asıl mezesi sohbettir.

Rakı yalnız içilmez. Hem yemek anlamında hem de dost anlamında. Rakı sofrasında mutlaka sohbet edilecek birisi olmalıdır.

Live A+ - Raki


Rakı
sofrasında hemen hemen her konu konuşulabilir. Kadehler masanın en genci tarafından doldurulur ve en yaşlısının kaldırması ile tokuşturulur. Sonrasında önceden planlanmamış, ayarlanmamış sohbetler başlar. Genellikle memleket kurtarılır, sorunlar çözülür, felsefe yapılır, dert anlatılır, aşklar, aşk heyecanları ama daha ziyade aşk acıları paylaşılır, illa ki eski dostlar, kaybedilenler anılır, anılar, eski günler yad edilir, belki biraz dedikodu yapılır, konuşulanlar ile azıcık sinirlenilebilir ancak her daim sakin, saygılı olunur. Yerine göre birkaç damla gözyaşı dökülebilir ama çevreye belli edilmez. Genelde toz ya da sigara dumanı kaçmıştır ve gözyaşı hemen silinerek sohbete devam edilir.

Asla kavga edilmez, yüksek sesle konuşulmaz, bağırılarak, özellikle başka masaları rahatsız edecek şekilde kahkaha atılmaz. Ortamın durumuna göre kimseyi rahatsız etmeden usulcacık efkarlı bir şarkı söylenebilir. Daha makbulü ise eğer varsa ortamdaki çalgıcılara eşlik etmek, onlarla söylemektir.

Live A+ - Raki


Özetle, rakı masası “naiflik”, rakı masası sohbeti ise “tadına doyulmaz” demektir.


Duayenlerden ve üstadlardan aşağıda bahsedeceğiz ancak yeri gelmişken Neyzen‘den bahsetmeden geçmeyelim.

Neyzen’e sormuşlar,
‘Üstad rakı nasıl içilir?’
Cevabı kısa olmuş:
‘Adam gibi’!

 

Rakı Ne Zaman İçilir?

Bu kadar adabı, raconu olan bir içki tabii ki her zaman içilmez. Genellikle öğleden sonra, ya da akşam üstüne doğru içilmeye başlanması adet olsa da, başlamak için en uygun zaman güneşin rakı burcuna girdiği zamandır.

Live A+ - Raki Burcu


Bu zaman da genellikle “gurup” vakti olarak bilinen, güneşin tam batma zamanıdır.

Live A+ - Raki Burcu

Rakının Duayenleri

Rakı sofralarının erbapları vardır. Onlar, adap bilirler, sözleri dinlenir, yol yordam öğretirler. Onların rehberliğinde gençler öğrenirler. Ailemin “erbabı” Hilmi Cavlı‘yı yukarıda anmıştım. Kendisiyle ilgili bir anımı daha ekleyeyim.


Hilmi Cavlı
, ömrü boyunca her akşam iki duble rakısını düzenli olarak içti. Ama hep “3 liralık rakıya 10 liralık yemek” kuralına uyarak. Bu kuralın da ceremesini rahmetli anneannem Necmiye Cavlı çekti yıllarca. Her akşam kurulan çilingir sofralarının dışında da yılbaşlarında, bayramlarda, özel günlerde, tüm aile, akrabalar, toplanırdı Hilmi ve Necmiye Cavlı‘nın sofralarında. Neyse efendim, anımıza gelelim. Ben 2-3 yaşlarındayken, akşamları dedem çilingir sofrasında, ben de dahil aile TV karşısında. Dedem, emziğimi rakısına batırırmış. Ben alır, cok-cok emziği emerken o anda her neyle oynuyorsam devam eder, tadı geçince de gider dedeme uzatırmışım tekrar batırsın diye. (Yok yok efendim merak buyurmayınız, böyle büyüyen bir çocuk olarak alkolik olmadım, sadece sosyal içiciyim)


Türkiye’de ise rakı dendiği zaman ilk akla gelen isimlerden biri, belki de birincisi Aydın Boysan‘dır. Kendisi rakının erbabı, gurmesidir. Şahsına özel boyna asılan rakı kadehi bile mevcuttur. Aydın Boysan ve rakı konusunda “Aydın Boysan: Bir Ustadan ‘Neşeli Konular‘” yazımızda eğlenceli notlar bulabilirsiniz. Bu yazımızda da bu güzel adamı, TV’deki bir söyleşide “Rakı Nasıl İçilir?” sorusuna verdiği yanıtın videosu ile analım:

 


Çok yaşa Aydın Boysan


Rakı bu… Dedik ya, kültürümüzün, hayatımızın bir parçası… Çok istense de hayatımızdan çıkarılması pek mümkün değil…

Hal böyle iken, çokları rakı için sözler etmişler, methiyeler düzmüşler, şiirler yazmışlar. Rakı hakkında, haddimiz olmayarak bir yazı yazmışken, bazılarından bahsetmeden olmaz.


Görevimizi yerine getirerek Aydın Boysan‘dan bahsettik. Ancak adını anmadan geçersek çarpılabileceğimiz bazı üstadlar daha var.


Örneğin, Bir Garip Orhan Veli‘miz… Ne güzel söylemiş:

Eskiler Alıyorum

Eskiler alıyorum

Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum

Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip Musikiler alıyorum.

Bir de rakı şişesinde balık olsam

Orhan Veli Kanık


Peki ya Nazım Baba‘ya ne demeli? Aşkolsun Nazım Baba, birkaç satırda ne güzel anlatmışsın bizim paragraflarca yazıp beceremediklerimizi:

RAKI !!!

Bu meret öyle bir merettir ki,
acıyla içilir,
tatlıyla içilir,
neşeyle içilir,
ağlayarak içilir,
kavunla içilir,
peynirle içilir,
ikisi beraber çok güzel içilir,
yemekle içilir,
mezeyle içilir,
suyla içilir,
susuz içilir,
sodayla içilir,
şalgamla içilir.

Ama işte,bir tek salakla içilmez…

Nazım Hikmet Ran

 


Baba
‘lara girmişken, bir Baba‘yı daha anmadan geçmek olmaz. O da Can Baba:

Rakı Sofrasında Susulmaz

Rakı sofrasında susulmaz arkadaş,
Hıçkıra hıçkıra ağlayacaksın..
Arınacaksın gururundan, paşa gibi.
Şerefe ulan diyeceksin Şerefsiz Dünyaya inat şerefimize,
Kırar gibi tokuşturup kadehleri,
Gırtlağınla seviştireceksin meyleri..
Gömeceksin kendini şişelerin dibine, ölür gibi içeceksin!
Öleceksin arkadaş..
Oturtacaksın karşına geçmişini,
Güle güle küfür edeceksin…
Unutacaksın, unutur gibi içeceksin !
İçiyorsan Rakıyı öve öve,
Söve söve kusacaksın ne varsa içinde..

Can Yücel


Daha niceleri mucizevi sözler, şiirler, methiyeler yazmışlar. Hepsinden bahsetmemiz mümkün değil. Ama son bir “Dev” den daha bahsetmemiz şart. O da Ata‘mız.


Son dönemde bir kesim tarafından eleştirilmeye doyulamayan, ancak diğer taraftan her gün yeni bir meyhaneye daha resmi ve resminin önüne bir duble rakısıyla bir tabak leblebisi koyulan, her kadeh kaldırışta resmiyle göz göze gelinen Gazi Mustafa Kemal‘i anarak yavaş yavaş bitiriyoruz yazımızı.

Live A+ - Ataturk ve Raki

Live A+ -Ataturk ve Raki


Ata
ve Rakı deyince çok bilinen bir anektodu eklemeden geçmek olmaz.

1923 yılı olduğu rivayet edilir. Adres Kordon, Naim Palas.
Sarışın Kurt cumbada oturuyor. Leblebi ve rakı var önünde.
Garson titriyor, çünkü çocuk rum.
Yumuşak sesiyle sesleniyor Gazi,
“Vre Dimitri” diyor:
“Gel bakayım.”
Çocuk “Buyur Pasam” diyor ş`lere dili dönmeyen, kırık dökük Türkçesiyle…
“Sizin Kosti…” diyor, işgal sırasında kasıla kasıla İzmir`e gelen Yunan Kralı Konstantin`i kastederek, “geldi mi buraya?”
-Geldi Pasam
-Oturdu mu bu masaya?
-Oturdu Pasam
-Güneş batarken rakı içti mi?
-İçmedi Pasam.
-E o zaman sormadın mı be çocuk, Ne halt etmeye almış İzmir`i?

 


Yazımızın sonunda sizleri çok sevgili akrabalarımın serin bir Cunda akşamında kurdukları keyifli bir Rakı sofrasından görüntülerle baş başa bırakıyorum. Nihan ve Cihan Dikme başta, videodaki tüm canlara ve görüntüleri çeken bir diğer can, Can Sarcan‘a sevgiler.

 

 


Herkese bol keyifli rakı sofraları dilerim…

 

Beğendiniz mi? Bu yazımız da ilginizi çekebilir:

Dünyanın En İyi İçkileri

Live A+ - Dünyanın En İyi İçkileri

Altuğ TATLI hakkında 143 makale
1971 Çanakkale doğumluyum. İzmir’liyim. Birkaç kısa süreli kesinti dışında hayatımın tamamı yaşamayı çok sevdiğim ve bir parçası olmaktan gurur duyduğum İzmir’de geçti. Evli ve iki çocuk babasıyım.

6 yorum

  1. Etiketlerde soldan 2.( 45 yeni rakı yazan) etiketi bilmiyorum.birinin el yapımı bir grafik olarak değerlendirebilirim.Ama TEKEL in hiç böyle bir etiket yaptığını görmedim.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Lütfen aşağıdaki kodları giriniz (captcha) *