Dünyamız bir güzel adamı daha kaybetti. Huzur içinde yat Robin Williams…
21 Temmuz 1951’de Chicaco’da doğan Oscar’lı aktör Robin Williams 11 Ağustos 2014’de, yani 63 yaşında, California’daki evinde asılı bulundu. Sayısız filmde yer alan ve yaşlı genç tüm sinemaseverlerin gönlünde sarsılmaz bir that kuran Williams’ın intihar ettiği sanılıyor. Yakınlarının bir süredir şiddetli depresyon yaşadığını söylediği aktörün, bu yüzden intihar ettiği düşünülüyorsa da otopsi sonuçları gerçeği aydınlatacak gibi duruyor.
Olayın magazin kısmını bir tarafa bırakarak, arkasından birkaç söz etmenin bir görev olduğunu düşünüyorum.
imdb.com kayıtlarına bakıldığında Robin Williams’ın, üçü henüz vizyona girmemiş tam 104 yapımda aktör olarak rol aldığı görülüyor. Ayrıca 17 filmde müzisyen, 11 filmde senarist, 3 filmde yapımcı, 2 filmde de yönetmen olarak çalıştığını görmekteyiz. 3 kez “En İyi Erkek Oyuncu” rolüyle aday olduğu Oscar’I, 1998 yılındaki 4 adaylığında “Good Will Hunting” ile “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında almış. Golden Globe’da 12 adaylığın 6’sında, Emmy’de 8 adaylığın 2’sinde ödüle ulaşmış. Ayrıca bunların dışında da sayısız ödülü mevcut.
Böylesine başarılı bir kariyer elbette hakkında birçok söz söylenmeyi hakeder. Ancak Williams’ın üzerinde durulması gereken en önemli özelliği, bu başarısını, hemen hemen her zaman izleyicinin kalbini okşayan rollerde yapılandırmış olmasından gelmektedir. Öyle ya hangimiz bu güzel adamı “kötü adam” rolü ile hatırlıyoruz ki? Robin Williams dendiğinde izleyicinin gözünün önüne her zaman gülen bir görüntüsü gelir. Kimi zaman müzipçe, kimi zaman mahzunca, kimi zaman da ağız dolusu ve mutlu yüz ifadesiyle. Ama hep gülerken.
Evet, en ünlü rollerinde hep “iyi adam” dı. Birçoğunda da aynı zamanda “komik”.
“Good Morning Vietnam” da düzene karşı gelen ve çevresine mutluluk yaymaya çalışan bir radyocu oldu. “Dead Poets Society” de öğrencilerine farklı bakış açıları bulmaları ve anı yaşamalarını öğretmeye çalışan sıra dışı bir öğretmendi. “Cadillac Man” de iki gün içinde 12 araba satmazsa işinden olacak çapkın bir araba satıcısıydı. “Hook” da, “Peter Pan” oldu ki bu film belki de masal gibi bu adamın kariyerine en yakın rolüydü. “Mrs. Doubtfire” da, çocuklarını görebilmek için kadın kılığına girerek bakıcılık yapan çaresiz aktör olarak gördük onu. Yeri geldi robot oldu, yeri geldi çaresiz çocuk hastaları eğlendirmek için elinden gelen herşeyi yapan, hatta kırmızı koca bir burunla palyaço kılığına giren tıp öğrencisi oldu. Ama, kendisini sevenlerin aklına hep gülen yüzü ile gelen güzel bir adamdı o.
Özellikle kariyerinin son döneminde başka tarzda rollerde de gördük onu. “Insomnia” da bir katil zanlısını, “One Hour Photo” da psikolojik problemleri olan bir adamı canlandırsa da, bu rollerde de komedi filmlerindeki performansını yakamış olsa da, ilk anda bu rolleri gelmez akla.
Aslında, kariyerinin tüm aşamalarında, belki de en yüksek performansı canlı gösterilerde yakalamıştı Robin Williams. Sahnede kendini kamera karşısındakinden daha rahat hissettiğinden mi, izleyicinin tepkisini anında aldığından mı bilinmez, standup gösterilerinde performansı zirve yapmaktadır. Gençliğinde çıktığı lulüp sahnelerinden, sinemanın en büyüklerinden olduğu son dönemlerinde yer aldığı ödül törenlerine kadar bir çok sahne gösterisinde başarı ile yer almıştır. Sesini ve tüm vücudunu bir enstrüman olarak kullandığı, izleyiciyi kavrayarak kahkahalarla silkelediği gösterilerdir bunlar. Kimi zaman politik, kimi zaman insan ilişkileri veya cinsellik içeren, kimi zaman ise güncel konulardaki şakaları ile sahnede adeta devleşmektedir. Youtube, Robin Williams’ın sahne gösterilerine ait videolarla dolup taşmaktadır.
Evet, bu güzel adam, 63 yaşında, yani oldukça erken bir yaşta, -muhtemelen- içinde bulunduğu depresyon sebebiyle intihar ederek aramızdan ayrıldı. “Ölüm” le yan yana hayal etmesi bile güç olan bu adam, tüm kariyerini insanlara mutluluk veren rollerin arkasında kimbilir ne acılar çekmekte, ne büyük yükler taşımaktaydı ki sonunda kendi eli ile kendi hayatını bitimeyi bir çözüm olarak gördü.
Gönlümüzde hep ayrı bir yerde kalacaksın. Hoşçakal Robin…
Gerçekten o zamanlar bende cok düşündüm,kafaya taktim.Mesleginin zirvesinde bir adam niye intihar etmek istesin?Bu arada Altuğ Bey site sahibi bölümünün olduğu yerde fotografiniz olsa daha iyi olur diye düşünüyorum. Yoksa siteniz süper. Resmen,”Beni oku,benim oku”diyor siteniz. Okuma istahini acıyor insanin. Saygilar
Cem Bey,
yorumlarınız gerçekten çok mutluluk verici. emeklerimin boşa gitmediğini ispatlıyor. tekrar teşekkürler..
öneriniz de çok mantıklı. en kısa zamanda yerine gelecektir..
her türlü eleştiriniz için tekrar teşekkürler… dikkatinize çarptıkça iletmeye devam etmeniz dileğiyle… sevgiler