Live A+ sayfalarında genellikle son kullanıcıların ilgi alanlarına giren yazılar görürsünüz. Ancak ilk kez bu kapsamın dışına çıkıyoruz ve kurumları ilgilendiren bir konuda, yani HP’nin yeni sunucu teknolojileri hakkında bir yazı ile karşınızdayız.
10 Mart 2015 Çarşamba günü İzmir Swissôtel’deki HP Teknoloji Zirvesi etkinliğine katıldım ve bu etkinlikteki izlenimlerimi sizlere aktarmak istiyorum.
Ancak konu gözünüzü korkutmasın. Etkinlikten ilgimi çeken birkaç notu, son günlerin moda söylemi ile, “anneye anlatır gibi” anlatmaya çalışacağım. 🙂
Zirve Rhythm Arena’nın renkli gösterisi ile başladıktan sonra açılış konuşmasını HP Türkiye Genel Müdürü Güngör Kaymak yaptı. Kendisinin affına sığınarak kişisel görüşümü belirtmek isterim. Şahsi kanaatimce konuşma çok sıradan söylemlerle başladıktan sonra son bölümlerinde ilgi çekici bilgilerle tamamlandı. Ancak şanssızlık, aynı bilgilerin hemen açılış konuşmasının ardından gösterilen tanıtım videosunda da aynen yer almasıydı. Bence liderler bu türden konuşmalarını daha ilginç hale getirmeliler ve etkinlikte kendilerinden sonra verilecek bilgileri aynen tekrarlamak yerine izleyicilerin o bilgileri merak etmesini sağlamalılar. Ancak, yine tekrarlayayım, bu benim haddim olmadan dile getirdiğim kişisel görüşümdür.
Seminer boyunca HP ve Intel’in ürünleri hakkında teknik bilgiler verildi. Bu teknik bilgiler şahsen benim hem güncel IT kültürümün hem de mevcut iş ortamımdaki ihtiyaçlarımın oldukça ötesindeydi.
Ancak, seminerin hemen başında anlatılan ve HP’nin 2020’den itibaren piyasaya sürmeyi tasarladığı “The Machine” konsepti oldukça ilgi çekici ve Bilgi Teknolojilerinin önümüzdeki 10-20 yılını değiştirmeye aday.
Biraz detay vermeye çalışayım. Günümüzde kullanılan tüm bilgisayarlar, bundan 50 – 60 yıl önce icat edilmiş teknolojilerin üzerine geliştirilmiş. Yani mevcut işlemciler, veri depolama ve veri aktarım teknolojileri yıllar öncesinde atılmış temellerin üzerine inşa edilmiş durumda.
Bu fotoğrafın doğurduğu birkaç sıkıntı var. Bunlardan birincisi kapasite. Günümüz bilgisayarlarının kapasitesi yakın geleceğin ihtiyaçlarına cevap veremeyecek durumda. Hali hazırda üretilen veri büyüklüğü, gelecekte üretilecek veri büyüklüğü hakkında bir miktar fikir veriyor. Seminerde verilen bilgiye göre şu ana kadar üretilmiş toplam bilgi miktarı yaklaşık 2 ZetaByte (ZB) kadar. ZetaByte’ın ne olduğunu kavrayabilmek için aşağıdaki görselden yararlanabilirsiniz.
IDC’nin tahminlerine göre 2020 yılında toplam bilgi miktarının 35 ZB’ye çıkması bekleniyor. Bunun nasıl olabileceğini kavrayabilmek için şöyle bir bilgi daha verelim. Konu hakkında muhtelif Live A+ yazılarında da belirttiğimiz gibi teknoloji Internet of Things yani nesnelerin Interneti kavramını gittikçe yaygınlaştırıyor. Yani internette sadece insanlar ve insanların ürettiği bilgi yok artık. Makinalar da bizimle aynı interneti kullanıyorlar ve onların ürettiği veriler de aynı IT altyapılarında yer alıyor. Bu makinalar ne mi? Birbiri ile konuşan cihazlar. Akıllı telefonlar, tabletler, evimizdeki ısıtma/soğutma sistemleri, arızalandığında servis çağıran beyaz eşyalar, güvenlik sistemleri, sensörler ve daha niceleri. Bunlar gözümüzün önündekiler. Bir de görmediklerimizi düşünün. Trafik kontrol sistemleri, üretim kontrol sistemleri, fabrikalar, tarlalar, lojistik, belediyeler ve daha niceleri. Tüm bu cihazlar da inanılmaz bir hızla veri üretiyorlar ve bu cihazların sayıları da her geçen gün artıyor. 2020 yılında internette 15 milyar daha fazla kullanıcı (kişi/insan değil, internet kullanıcısı ki buna Netizen deniyor) ve 50 milyardan fazla bağlı cihaz olması bekleniyor.
Öte yandan, kabul etmek lazım ki bu günün bilgisayarları hiç de verimli çalışmıyor. İhtiyaçtan yavaş çalışıyorlar ancak olması gerekenin çok üzerinde enerji tüketiyorlar. Seminerde verilen bilgiye göre, dünya üzerindeki mevcut tüm veri merkezlerinin toplam enerji tüketimlerini birleştirsek Japonya’nın toplam enerji tüketimi ile eşdeğer bir miktara erişiliyor ki Japonya dünyanın 5. en yüksek enerji tüketen ülkesi. Diğer bir deyişle veri merkezlerinin enerji tüketimleri toplamı dünya üzerindeki hemen hemen bütün ülkelerin enerji tüketimlerinden fazla.
Özetle, mevcut bilgisayarlar hem verimli değil hem de geleceğin ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli değil. Bu yüzden HP geleceğin bilgisayarlarını tasarlamaya başlamış. Yaklaşık 5 yıldır devam eden çalışmalarda simülasyon safhasına gelinmiş. Ancak elle tutulur, daha doğrusu kullanılabilecek ürünlerin piyasaya 2020 yılında çıkması bekleniyor. Bilgisayarın adı “The Machine“
The Machine, yani Makine, atomlar seviyesinde çalışacak.
Bilgisayarların üç ana bileşeni; Veri İşleme, Veri Aktarımı ve Veri Depolama olarak sayılabilir. The Machine‘de Veri İşlemeyi Elektronlar, Veri İletimini Fotonlar, Veri Depolamayı da İyonlar yapacak. HP bunu şöyle tanımlıyor:
Elektronlar işlem yapıyor. Fotonlar iletişim kuruyor. İyonlar veri depoluyor.
Bu sayede hem hız, hem de kapasite inanılmaz oranda artarken, enerji tüketimi de aynı oranda düşecek.
Bu performansı şöyle resmetmek mümkün:
Bu günkü Hard Disk bazlı sunucuları üzerinde toplam 4 milyon resim arasından bir resmi aramak yaklaşık 3 dakika sürmekte. Bunu In Memory denen yani veri depolamanın Hard Disk değil işlemciye bellek üzerinde yani Disk değil dahili flash bellek üzerinde yaptığınızda yaklaşık 80 milyon resim arasından bir resmi aramak yaklaşık 2788 milisaniye sürüyor. The Machine üzerinde ise aynı işlem yaklaşık 121 milisaniye sürecek.
Sunucular dünyasının en büyük darboğazlarından biri ise donanım bağımlılığı. Her bir ihtiyaç için farklı donanımlar kullanılıyor. Sunucular, Disk Üniteleri (Disk Array‘ler), Network ekipmanları (Switch‘ler, Router‘lar), Güvenlik ekipmanları (Firewall‘lar) gibi ekipmanlar ayrı ayrı kullanılıyorlar. Oysa hepsinin üzerinde işlemci, bellek, veri depolama, veri iletişimi gibi bileşenler mevcut. Yeni trendde bahsedilen bu ihtiyaçların hepsi paylaşılan sanal sunucularda çalışacak. Yani ihtiyacınız olan uygulama, paylaşılan bir sunucu havuzundan ihtiyacını karşılayacak. Diğer bir deyişle, sanallaştırma sadece Sunucular için değil tüm IT ekipmanları için paylaşılan kaynak havuzları sağlayacak. Yazılım kendi ihtiyacını bu ortak havuzdan karşılayacak. Bu kavrama da Software Defined Network (Yazılım Tanımlı Ağ) adı veriliyor.
Evet, konu sıradan bir annenin anlayacağından öteye taşınmaya başlıyor. Bu yüzden daha fazla uzatmadan yazımızı bir özet cümle ile bitirelim. HP geleceğin bilgisayarlarını yeniden tanımlıyor ve bu bilgisayarlar bambaşka olacak.
Bir yanıt bırakın