Trendeki Kız

Hiç yaşadığınız veya şahit olduğunuz bir olayı tam hatırlayamadığınız oldu mu? Karıştırdığınız? Hayır hayır, dejavu dediğimiz şeyden bahsetmiyorum. Birşeyler hatırlarsınız ama gerçek miydi, rüya mıydı tam emin olamazsınız. Hasta, uykusuz, dalgın veya alkollü olduğunuz zamanlarda örneğin… Bir şekilde herkesin başına gelmiştir.

Ancak bu durum süreklilik arzediyorsa, yani artık yaşadığınız tüm olayların gerçekliğini karıştırır hale gelmişseniz, üstüne üstlük alkol kullanımınız da hayatınızı etkilemeye başlamışsa… İşte böyle bir durumda ciddi sorunlarınız var demektir… Tıbbi destek almanın zamanı gelmiş olabilir.

Fakat, optimistik bir bakış açısıyla bakarsak, bu durumda olan bir kişinin yaşadıkları güzel bir kitap konusu olabilir. Tıpkı Paula Hawkins‘in çok satan romanı Trendeki Kız örneğinde olduğu gibi.

Trendeki Kız, ince ince örülmüş öyküsü, kurgusu, sürekli sıcak tuttuğu merak duygusu, sürprizleri ve git-gelleri ile sanki İngiltere’de geçen bir Stephen King romanı tadı veriyor okuyucusuna.

Kitap, her gün sabah ve akşam bindiği banliyö treninde önünden geçtiği evleri izleyen Rachel‘in hikayesini anlatıyor. Tren, güzergah sebebiyle her gün aynı yerde yavaşlar ve kısa bir süreliğine durur. Rachel bu sırada görüş alanına giren evlerden birinde yaşayan çifti her gün takip etmeye başlar.

Her gün iki kez, sadece birkaç saniyeline görüyor da olsa, kafasında bu çift ile ilgili bir dünya kurar. Onlara, kendince isimler verir. Karakterlerini tahmin etmeye, nasıl insanlar olduklarını, onları gördüğü o birkaç saniyelik bölümlerde aralarında neler konuştularını, birbirleri hakkında ne düşündüklerini hayal eder. Gittikçe kendini onlarla özdeşleştirmeye, onları zihninde yaşatmaya başlar. Ancak, bu insanları tanıdığını, hayatlarını bildiğini zanneden Rachel, bir gün yine trenle geçtiği sırada ilginç bir olaya şahit olur ve ertesi gün izlediği genç kadın bir anda ortadan kaybolur. Tüm gazeteler, haberler kadının kayboluşundan bahsetmeye başlar.

Kendini bu olayın içinde ve şahit olduğu sahnenin de olayın anahtarı olduğunu düşünerek polise gider. Ancak, içinde bulunduğu psikolojik durum ve alkol sorunları sebebiyle polis Rachel‘i ciddiye almaz. Ayrıca, Rachel‘in olayın geçtiği sokağın başka sakinleri ile ilgili de bir geçmişi vardır ve bu durum herkesin gözünde onun itibarını düşürmekte ve tüm bu hikayeden uzak durmasını gerektirmektedir.

Tahmin edeceğiniz gibi Rachel uzak duramaz ve hikaye ilerledikçe olaylar daha da karmaşıklaşmaya başlar.

Kitap, olayların içindeki, takıntılı ve sorunlu üç genç kadının kendi bakış açıları ile anlatımı üzerinden kurgulanmış. Üç anlatımın ikisi aynı zaman diliminde, diğeri ise geriden gelerek olayları okuyucuya aktarıyor. Kitap ilerledikçe heyecan dozu da artıyor sürprizler de.

Trendeki Kız, okumaya başladığınızda elinizden bırakamayacağınız türden bir psikolojik gerilim romanı. Benim kitabı bitirmem 24 saatten biraz fazla zamanımı aldı ki 360 sayfalık bir kitap ve benim okuma hızım göz önüne alındığında muhtemelen kendi rekorumu kırdım. Bir günde bitirebildiğim kitapların sayısının öyle çok fazla olmadığını belirtmemde fayda var.

Okurken zaman zaman Kürşat Başar‘ın “Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum“unu hatırladığımı itiraf etmem gerekli. Bir kadının dilinden, aşklarını, problemlerini, zaaflarını okumak bana bunu düşündürttü sanırım. Tabii ki Kürşat Başar‘ın eserinden farklı olarak bu kez satırların yazarı bir kadın. Bu da anlatımın romantiklik dozundan ziyade psikolojiklik dozuna daha gerçekçi bir temel sağlıyor.

Paula Hawkins‘in ilk kurgu romanı olan Trendeki Kız kısa sürede oldukça büyük bir başarya ulaşmış. Ocak 2015’de yayımlanan kitap aynı ay içinde ünlü kitap sitesi GoodReads‘in Ayın En İyileri listesine girmiş. Aynı zamanda Amazon‘da en iyiler ve çok satanlar listelerine de girmiş. Bununla da kalmayıp, şu anda The New York Times, USA Today, The Washington Post gibi itibarlı gazetelerin de çok satanlar listelerinde boy gösteriyor (aşağıdaki resimler 16 Mart itibarı ile ilgili listelerin gerçek görüntüleridir).

Hawkins, The New York Times‘a verdiği röportajda, kitabın fikrinin yıllar önce evi ile işi arasında yaptığı tren yolculuklarında geçtiği yollardaki evleri trenin penceresinden izlerken geldiğini anlatıyor. Bu yolculuklar sırasında izlediği evlerden birinde şüpheli bir olaya şahit olsa ne yapacağını düşündüğünde kitap fikri de kafasında şekillenmiş.

Yazar Zimbabwe’de doğup büyümüş, 17 yaşında Londra’ya gelmiş, şu anda 42 yaşında. Bu güne kadar çok da fazla tanınmayan yazar olarak kitabının edindiği büyük başarının şaşkınlığını yaşıyor. Kitap sadece ABD’de 500.000 kopyaya ulaşan 10 baskı yapmış.

Kitapta ilgimi çeken en önemli özellikten de mutlaka bahsetmem gerekiyor. O da Türkiye baskısının kapağı. Kitapla bu kadar örtüşen ve bu kadar ilginç bir kitap kapağını uzun zamandır görmemiştim. Kitapta yazığına göre tasarım Şükrü Karakoç‘a ait ve araştırdığımda gördüğüm kadarıyla yurt dışı baskılarının hiçbirinde de benzer bir uygulama yok. Bu sebeple İthaki Yayınları ve Sayın Şükrü Karakoç özel bir tebriği ve teşekkürü hak ediyor.

Ayrıca, daha önce yine bu sayfalarda incelemesini yayımladığımız “Marslı“da da olduğu gibi yurt dışında yayımlanan başarılı bir kitabı hızla programlarına alıp kısa süre içerisinde Türk okuyucusuyla buluşturmaları da takdire şayan. Kitap Türkiye’de raflarda yerini aldığında ABD’de piyasaya çıkışının üzerinden sadece 59 gün geçmişti. Kitabın güzelliği ve sürükleyiciliği ile bu hızlı aksiyon bir araya geldiğinde kitabın birkaç bölümünde yer alan küçük çeviri ve tipografi hatalarını görmezden gelmemize yetiyor da artıyor. Tekrar tebrikler İthaki.

Mutlaka en kısa zamanda okumanızı tavsiye ettiğim bu kitapla ilgili incelememi, kitabın kapağında yer alan değişik değerlendirmelerden bir derleme ile sona erdirmek istiyorum.

Büyüleyici, sürükleyici, üst seviye bir gerilim. Mutlaka okuyun!
S.J. Watson

 

 

Hem karakter yaratımı hem olay örgüsü muhteşem, harika bir kitap! Yeni neslin Alfred Hichkok‘u
Terry Hates

 

 

Zeki, gerilim dolu ve baştan aşağıya sürükleyici bir roman.
Lisa Gardner

 

 

Aklınızı başınızdan alacak, zekice yazılmış bu psikolojik gerilim romanı hem muhteşem hem de tren enkazı kadar korkunç!
Publishers Weekly

 

 

Nefesleri kesen bir ilk roman. En dikkatli okurlar bile şaşırmaktan kendilerini alamayacaklar.
Kirkus Reviews

 

 

Trendeki Kız, her şeyi anladığınızı düşündüğünüz an sizi farklı bir sürprizle karşılıyor.
Entertainment Weekly

 

 

Nefes kesici, yoğun ve şaşırtıcı derecede beklenmedik. Elinizden bırakamayacaksınız. Kaçırılmamalı!
Tess Gerritsen

 

 

Beklenmedik olaylarla dolu hızlı bir yolculuk. Tren camından dışarı bakmak bir daha asla aynı olmayacak!
Colette McBeth

 

 

Trandeki Kız okurlarının ağzını açık bırakacak…
Janet Maslin, The New York Times

 

 

Bir oturuşta okuyacağınız, sizi anında içine çeken bir hikaye.
The Boston Globe

 

 

Paula Hawkins’in polisiye romanı kesinlikle şaşırtıcı bir yolculuk.
US Weekly

 

Resimler ve Kapak Kolaj: Altuğ TATLI