Ünlü oyun üreticisi Electronic Arts, geçtiğimiz günlerde efsane oyun SimCity‘nin akıllı taşınabilir cihazlar üzerinde oynanan yeni versiyonu SimCity BuildIt‘i ücretsiz olarak kullanıma sundu. Bu oyun aslında temelde ilk SimCity oyununun gelişmiş bir versiyonu. Peki ilk SimCity oyununun daha Windows‘un yaygın olarak kullanıldığı 3.1 versiyonu (1992) piyasaya sürülmeden çok önce yani 1989’da Brøderbund Software tarafından üretildiğini biliyor muydunuz?
Yaşı tutmayan bazı okurlarımızın aklına çok klişe bir soru olan “Öldükten sonra yaşam var mı?” benzeri bir soru gelebilir: “Windows’un öncesi var mıydı?”. Evet sevgili “genç” okur, bir zamanlar, bilgisayarlarımız vardı ama Windows‘umuz yoktu. Onun yerine, sadece klavyeden yazılan komutlarla sweet bonanza siteleri yönetilebilen bir işletim sistemi olan DOS (Disk Operation System) kullanıyorduk ve bilgisayarlarımızın ekranları şuna benziyordu:
Bilgisayarlar o günlerde de oyun amaçlı kullanılıyordu ve o günlerde de, yani 80’lerin sonları ve 90’lar boyunca, dünyayı şimdiki gibi kasıp kavuran oyunlar vardı. Hatta bazılarının yeni versiyonları hala çok ilgi görmeye devam ediyor. O günleri yaşamış bilgisayar severler mutlaka aşağıdaki oyunlardan bir veya birkaçını hatırlayacaklardır:
PacMan: Bir labirent içerisindeki gofretleri, kendisini labirentin merkezindeki odadan çıkan hayaletlere yakalanmadan yiyerek bitirmeye çalışan bir sarı kafa. Ammaaa, gel gör ki, labirentin köşesindeki kirazlardan yediğinde bu kez hayaletler PacMan‘dan kaçmaya başlıyor. Ancak belli bir süreliğine. 10 saniye sonra, roller tekrar değişir ve hayaletler yeniden kovalamaya, adamımız kaçmaya başlar. Peki, labirentin en sağında, ekranın ortasındaki koridordan geçince, labirentin soluna ışınlanmasına ne demeli?
Tetris: Rusya’nın, Votka’dan ve güzel kızlarından sonraki belki de insanlığa en büyük armağanı. Ekranın üzerinden düşen farklı şekillerdeki renkli blokları arada boşluk bırakmadan ekranın altına dizmeye çalışırsın. Günümüze kadar yüzlerce farklı platformda belki de binlerce farklı versiyonu üretilen bu fenomen ile ilk kez 1986’da tanıştık. Öğrenmesi bu kadar çabuk olup, oynaması bağımlılık yaratan ve günlerce elden bırakılamadan oynama isteği doğuran belki de başka bir oyun yoktur. 90’ları hatırlayanlar, elde oynanan çirkin görünümlü Tetris oyuncaklarını da hatırlayacaklar.
Battle Chess: Bir başka efsane daha. Satranç tahtasının üzerinde gerçek karakterler şeklinde dizilen taşların animasyon ile hareket ettiği, özellikle birbirlerini yerken ortaya çıkan görsel ve işitsel ziyafeti o günleri yaşayan hangi oyun sever unutabilir?
Prince of Persia: Zavallı Pers Prensi. Sarayın labirentlerinde prensesin peşinde kah zıplayarak, kah hoplayarak bir oraya bir buraya koşan, yeri geldiğinde üst kattan aşağı düşerek canı eksilen ya da ölen, yeri geldiğinde açılıp kapanan bıçakların arasında kalarak kanlar içerisinde ikiye bölünen zavallı prensimiz. Yıllar boyunca bir çok farklı versiyonu çıkacak, filmi çekilecek, hatta bir çok farklı oyuna ve filme de esin kaynağı olacak bu oyun, gerçekçi insan hareketleri sunan platform oyunlarının ilk örneklerinden biri. Apple II üzerinde çalışan ilk versiyonu 1989’da, DOS, Amiga, Commodore gibi platformlara ait versiyonu ise 1990’da piyasaya sürüldü.
Wolfenstein, Doom, Blood, Duke Nukem: Ben bunları o dönemin kardeşleri olarak adlandırıyorum. Taşıdığı silahlarla farklı oda ve ortamlarda (seviyelerde) dolaşarak, karşısına çıkan nazilerden, kurt köpeklerinden, yaratıklardan kah kaçarak, kah onları öldürerek kurtulmaya çalışan, gizli geçitler, kapılar ve silahlar bularak, düşmanlarına en büyük zaiyatı vererek seviyeyi tamamlayan, kan dolu oyunlarımız. Her versiyonda gittikçe gerçekçileşen grafikleri ile genç dimağlarımızda yarattıkları etkiler yadsınamaz.
SimCity, Command & Conquer, Civilization, War Craft: Bunlar da kardeş çocukları. Kah şehir, kah uygarlık kurarak, para, altın, odun, silah, asker biriktirip, zorlukları aşarak haritada yeni bölümler keşfetmek, yeni şehirler kurmak, yaratıklarla savaşmak gibi hedefleri adım adım gerçekleştirdiğimiz oyunlar. Günümüzde çok daha gelişmiş yeni versiyonları ile yeni nesiller de bu oyunların tadını alıyorlar ancak bunların zevki gerçekten bir başkaydı. War Craft‘taki Orc‘ların “Zag Zagg” , “Yess masterr” veya “As you wish” deyişi hala kulaklarımda.
Grand Prix: İçinde bulunduğun F1 aracı ile gerçek pistlerin haritaları üzerine rakiplerinle yarışmanın tadını ilk aldığımız oyunlardan. Bir yandan yarışırken, bir yandan kroki üzerinden pisti takip edip, siğer yandan dikiz aynalarından arkadaki araçları takip etmeye çalışmak o dönemin oyunları düşünüldüğünde oyuncusuna çoklu düşünme imkanı sağlayan güzel bir örnekti.
Lemmings: O şirin yaratıklara bir yandan toprağı kazdırarak, köprüleri aştırarak bulmacaları çözmek ve çıkışa yönlendirmek bir yandan da altınları toplamak oynayanda kısa sürede bağımlılık yaratıyordu.
Leisure Suit Larry: Kısa boylu, hafif kel kafalı Larry’nin, içki, eğlence ve kadınlar peşindeki maceraları nice yurdum gencini yıllar boyunca hayaller aleminde oradan oraya gezdirdi durdu. Larry, muhtemelen türünün ilk örneğiydi.
Sokoban: Yine bir türünün ilk örneği oyun. Labirentler içerisinde kutular ve kutuları götürmeniz gereken hedef noktalar. Tabii ki bir de kutuları hedeflere götürecek adamımız. Yalnız bir problem var. Adamımız kutuları sadece itebiliyor. Çekmek mümkün değil. İşte bu kısıtlama ile kutuların bir yerden bir yere taşınması zorlaşıyor. Hele bir de hatayla kutuyu duvarın dibine iterseniz, haydi tekrar başlamak zorunda kalırsınız.
Commander Keen, Mario Brothers, Robocop, Speedball, Alaaddin, Pinball, Tomb Raider, Street Fighter, Theme Hospital, Theme Park, Ultima, Worms, Strip Poker ve daha nicesi.
Umarız bazılarını ve onlarla oynarken aldığınız keyfi gözünüzün önüne getirebilmişizdir. Eğer bunları hatırladığınızda yüzünüzde bir tebessüm yaratabildiysek, size güzel bir haberimiz var. Dilerseniz bu oyunlardan bazılarını ve dahasını yeniden oynamanız mümkün.
İnternetin Arşivi görevini üstlenen archive.org sitesi, 2300’den fazla DOS oyununu bugünün bilgisayarlarına taşıyor. Bu oyunları, herhangi bir şey satın almadan veya bilgisayarınıza bir kuruluş yapmadan, hemen şimdi internet tarayıcınız üzerinden oynamanız mümkün. Bunun için tek yapmanız gereken aşağıdaki linke tıklamak ve 2300’ün üzerinde oyun arasından dilediğinizi seçmek:
Internet Archive Software Library: MS-DOS Games
Eğer aradığınız oyunu burada bulamadıysanız, bir de aşağıdaki sayfayı deneyebilirsiniz:
İyi eğlenceler…
Bir yanıt bırakın