Tenten, bu satırların yazarının, çocukluğundan beri en sevdiği çizgi karakterdir. Bu yazı da bu olağanüstü çizgi karakterin anısına yazılmıştır.
Çocukluğumdan hatırladığım en önemli aile ritüellerimizden biri bayramlardı. Her bayram sabah evdeki bayramlaşma sonrası anneannemin evine gidilir, öğle yemeğinden sonra bir taksi ile eski İzmi Garajı’na, oradan da Sebat ya da Kazaz‘ın otobüsleri ile (ama daha çok Sebat ile) Ayvalık‘ın yolu tutulurdu. Ama her bayram. Ve, çocukluğumun bayramları yaza denk gelirdi sevgili okuyucular. O yolculuklar küçük bir çocuk için oldukça sıkıcı olmaktan öte, sıcak havadan dolayı (evet, o zaman klima yoktu, otobüslerin üst kısmındaki sürgülü camlarından biraz hava gelirse, ne mutlu) oldukça sıkıntılı geçen yolculuklardı. İzmir – Ayvalık arasındaki 150 km’yi normal şartlarda yaklaşık 2.5 – 3 saat arasında alırdı otobüsler. Ancak bu yolculuk, o sıcakta, o yaşta bir çocuğa 150 saat gibi gelirdi. Tabii ki herhangi bir şey okumuyorsa.
İşte bu yüzden, İzmir Garajı‘na gidip de otobüsümüzün yerini ve koltuğumuzu bulur bulmaz, sabah kazanılan bayram harçlıkları ile hemen garajın tek gazete bayisine koşardım ve çizgi romanlardan daha önce okumadığım ne varsa hemen alırdım. Genellikle, Lorel ile Hardi (evet, yanlış okumadınız, “Laurel & Hardy” değil, “Lorel ile Hardi“), Red Kit veya Asteriks olurdu bu çizgi romanlar. Ve tabii ki Tenten. O Sivri Sarı Saçlı Gazeteci Çocuk, çocukluğumun en önemli kahramanlarından biriydi.
(Buradan, Tenten ile tanışması benimkiyle büyük benzerlik taşıyan, BirDolapKitap‘ın sevgili iki kapağından biri olan Banu‘ya ve Tenten‘den, daha doğrusu çizeri Hergé‘den nefret eden, diğer kapak yani eşi Yıldıray‘a selamlarımı iletiyorum. Banu‘nun “Tenten 85 Yaşında!” yazısına da göz atmanızı tavsiye ederim.)
Ve sevgili dostlar, çocukluğumun sevimli kahramanları Lorel, Hardi, Asteriks, Oburiks, Red Kit, Düldül, Daltonlar sayesinde o yolun nasıl geçtiğini inanın anlamazdım. Ve tabii ki, idolüm Tenten sayesinde. Onun, o saman kağıda siyah beyaz basılmış kötü baskılı, hatta daha ilk gün yolda dağılan kalitesiz ciltli kitapçıklardaki maceralarını okurken kendimden geçerdim. Onunla birlikte kah Ay’a giderdim, kah korsanlardan kaçardım, kah dedektiflerin sakarlıklarına güler, kah kaptanın küfürleriyle coşar, kah “keşke benim de Fındık” gibi bir köpeğim olsa diye iç geçirirdim. (Evet, o dönemki Türkçe baskılarda Milu‘nun adı “Fındık” olarak geçerdi, bazılarında ise “Boncuk“).
Zaman içerisinde diğerleri anı kütüphanemin sevimli raflarındaki yerlerini aldılarsa da Tenten‘e olan ilgim hayatımın hiç bir bölümünde azalmadı. Kendimi “genç” olarak sınıflandırdığım dönemde üzerinde Tenten resmi olan bir tişört bulduğumda ne kadar mutlu olmuştum. Sonrasında, 90’lı yıllardı, Yapı Kredi Yayınları renkli ve büyük boy baskı ile yeniden yayınladı Tenten‘i. Bu kez Fındık değil Milu idi yol arkadaşının adı. Yanlış hatırlamıyorsam her ay iki farklı macera yayınlanıyordu, ve tüm maceralar bitene kadar dört gözle beklemiştim (daha sonra İnkılap ve onun yan markası olan Mandolin‘den de tekrar çıkarıldı). Renkli baskı olarak piyasaya çıkan seriye en sonunda “Tenten Soyvetler’de” ve “Tenten ve Alf Art” da eklendi ve seri tamamlandı.
Çocuklarım olduğunda Tenten sevgimi onlara da aşılamaya çalıştım. Büyüdüklerinde, gözüm gibi sakladığım Tenten Albümleri serimi seve seve onlarla paylaştım. Onlar da Tenten‘i çok sevdiler. Maceralarını hala keyifle okuyorlar. Sonunda da bu yılbaşında resimdeki defteri hediye olarak aldım. Ne güzel hediye…. 🙂
Hatta, bu yazıyı hazırladığımı duyan Deren TATLI, bu yazıya özel aşağıdaki desen çalışmasını da sizlere hediye etti.
Şimdilerde fırsat buldukça Dora TATLI ile sahaflarda eski Tenten baskılarını arıyoruz. O eski baskı kitaplardan oluşan küçük arşivimiz yavaş yavaş gelişmeye başladı.
Evet, Sivri Sarı Saçlı Gazeteci Çocuk Tenten, hayatımın en önemli kahramanlarından biri. Görünen o ki çocuklarım için de öyle olacak. Ben de Tenten‘in hatırına bu yazıyı hazırlamayı kendime bir borç bildim.
Hergé
Hergé adıyla bilinen Belçikalı çizer Georges Prosper Remi‘nin yarattığı Tenten, zaman içerisinde dünyanın en ünlü çizgi roman karakterlerinden biri oldu. Hergé, aslında, Georges Remi‘nin imzası olarak kullandığı soyadı ve adının baş harfleri olan RG‘nin Fransızca‘daki okunuşu.
Tenten karakteri ilk kez, 1929 ve 1930 yıllarında, Hergé‘in çalışmakta olduğu Le Vingtième Siècle (Yirminci Yüzyıl) gazetesinin çocuk eki Le Petit Vingtième‘de, verilen sipariş üzerine yayımlandı. Gazete, kendisinden Sovyetler karşıtı bir hikaye çizmesini istediğinde Hergé, daha önce yaratmış olduğu izci Totor karakterinin şekli ve ismiyle biraz oynayınca ortaya Tenten çıkar.
Hergé, hayatının geri kalanını Tenten‘e adayacak ve ölünceye kadar çizerlik hayatının en önemli ürünü Tenten olacaktır.
Müze gezmeyi çok seven usta çizer Kırık Kulak hikayesinin ilk sayfasında kendisine de yer verir. Hikayenin ikinci karesinde kendisini Etnoğrafya Müzesi‘nde arka planda müzeyi gezerken resmeder.
Benzer şekilde, Steven Spielberg de, yıllar sonra çekeceği muhteşem animasyon “Tenten’in Maceraları: Tekboynuz’un Esrarı” nın ilk sahnesinde, 1983 yılında hayata gözlerini yummuş ünlü çizere saygı duruşunda bulunacak, Hergé‘i, pazar yerinde Tenten‘in karikatürünü çizen sokak sanatçısı olarak filmine misafir edecektir.
Tenten Albümleri
Hergé, ilk Tenten macerasında daha önce hiç gitmediği bir ülke hakkındaki hikayeyi bir kitaptan edindiği bilgilere dayanarak çizer ve hikaye gazetede yayımlanır. Sonrasında 1930 yılında da “Tenten Sovyetler’de” adıyla ilk Tenten albümü olarak yayımlanır.
İlk hikaye olmasına rağmen, Türkiye‘deki baskılarında sanırım en son bu hikaye yayımlanmıştır (zaten, Türkiye‘de hikayelerin tamamı orijinal sıralamasının dışında yayınlanmıştır). Sonraki baskılarında albümün adı “Tenten Rusya’da” olarak değişir.
İlk albümlerin orijinalleri önce siyah beyaz yayımlanmışken sonradan renkli ve düzeltilmiş versiyonları da yayımlanacak ancak “Tenten Sovyetler’de“, renklendirilmeyen tek hikaye olarak kalacaktır. Hikayenin başı ile sonu arasında bile çizimlerdeki kalite farkı göze batmaktadır.
Hikayenin içeriği de kurgusu da diğer hikayelerden oldukça zayıftır. Ayrıca, hikayede Ruslar da kasıtlı bir şekilde negatif olarak gösterilmekteydi ki hikayenin sipariş sebebi de buydu zaten.
Hergé sonraki hikayede Amerika‘yı anlatmak istemektedir ancak gazetenin isteği ile bir Belçika sömürgesi olan Kongo seçilir. Kulaktan dolma bilgilerle çizilmiş bu hikayede de, taraflı ve ırkçı anlatım göze batmaktadır.
Gelen eleştiriler üzerine aşağılayan ve ırkçı kısımlar sonraki basımlarda çıkarılır. Hergé sonradan yaptığı itirafta hikayeyi herhangi bir bilgi dayanağı olmadan yazdığını açıklayacaktır.
Bir sonraki hikaye Hergé‘in istediği gibi Amerika‘da geçmektedir. Mafya çeteleri, kapitalist düzen ve Kızılderililer’e yapılan baskılar hikayenin en öne çıkan konuları olacaktır.
Siyasi göndermeler dördüncü albümde (Firavun’un Puroları) Mısır, beşincide (Mavi Lotus) Çin ve Japonya ile ilgili olarak devam etmektedir. Tarz benzer şekilde ülkeler ve siyaset ile ilgili konular içerse de bir sonraki albümde (Kırık Kulak) başta Paraguay ve Bolivya gibi Güney Amerika ülkeleri bu kez hayali ülke isimleri ile anlatılmaktadır. Sonraki maceralarda da hayali ülke isimleri kullanılmaya devam eder.
Tenten albümlerinin isimleri ve orijinal yayımlanma yılları aşağıdaki gibidir:
Sıra | Basıldığı Yıl | Özgün Adı (Fransızca) | Türkçe adı |
---|---|---|---|
1 | 1930 | Tintin au pays des Soviets | Tenten Sovyetler’de |
2 | 1931 | Tintin au Congo | Tenten Kongo’da |
3 | 1932 | Tintin en Amérique | Tenten Amerika’da |
4 | 1934 | Les Cigares du pharaon | Firavunun Puroları |
5 | 1936 | Le Lotus Bleu | Mavi Lotus |
6 | 1937 | L’Oreille cassée | Kırık Kulak |
7 | 1938 | L’Île Noire | Kara Ada |
8 | 1939 | Le Sceptre d’Ottokar | Ottokar’ın Asası |
9 | 1941 | Le Crabe aux pinces d’or | Altın Kıskaçlı Yengeç |
10 | 1942 | L’Étoile mystérieuse | Esrarengiz Yıldız |
11 | 1943 | Le Secret de la Licorne | Tekboynuzun Esrarı |
12 | 1944 | Le Trésor de Rackham le Rouge | Kızıl Korsanın Hazinesi |
13 | 1944 | Les 7 boules de cristal | 7 Kristal Küre |
14 | 1949 | Le Temple du Soleil | Güneş Mabedi |
15 | 1951 | Tintin au pays de l’or noir | Kara Altın Diyarında |
16 | 1953 | Objectif Lune | Hedef Ay |
17 | 1954 | On a marché sur la Lune | Ay’a Ayak Basıldı |
18 | 1956 | L’Affaire Tournesol | Turnösol Olayı |
19 | 1958 | Coke en stock | Ambardaki Kömür |
20 | 1960 | Tintin au Tibet | Tenten Tibet’te |
21 | 1963 | Les Bijoux de la Castafiore | Kastafiore’nin Mücevherleri |
22 | 1968 | Vol 714 pour Sydney | Sidney’e 714 Sayılı Uçuş |
23 | 1976 | Tintin et les Picaros | Tenten ve Pikarolar |
24 | 1986 | Tintin et l’Alph-Art | Tenten ve Alf Art |
Kaynak: Wikipedia
“Tenten Sovyetler’de” macerasındakinin aksine, Hergé‘in çizgileri genel olarak temiz, gerçekçi, renkli olarak tanımlanmaktadır. Bu sayede oldukça geniş bir hayran kitlesi edinmiştir. Daha da ötesi, öncülüğünü yaptığı, çini, tarama ve gölgelemelerden arındırılmış, gerçekçi ve karikatürize edilmiş, farklı renklerle derinleştirilerek vurgulanmış çizimlere verilen “Ligne claire” (Temiz çizgi) akımını da ortaya çıkarmıştır.
Hayatının büyük bölümünü Brüksel‘de yaşamış olmasına rağmen Hergé, Tenten hikayelerinde okuyucuları dünyanın dört bir yanında, hatta Ay‘da bile gezdirmektedir.
Tabii ki tüm bu hikayeler boyunca bir çok dostları da Tenten ve Milu‘ya eşlik etmektedir. Şimdi sıra ile en yakın dostlarımızdan bahsedelim.
Milu (Milou)
İlk hikayeden itibaren Tenten‘le birlikte olan Fox Terrier cinsi sadık köpeği. Hem de pek sık bulunmayan bembeyaz bir Fox Terrier.
Gün gelir Tenten‘le birlikte maceralara atılır, gün gelir onunla birlikte deniz altına girer, başka bir gün aya gider. Ama Tenten‘in başı ne zaman sıkışsa, yardımına Milu koşar.
Dupont ve Dupond (Thomson & Thompson)
24 albümün, Firavun’un Puroları‘ndan itibaren 20’sinde Tenten ile birlikte suçluları kovalayan iki İnterpol Dedektifi. Genellikle ikiz olarak bilinirler ancak kardeş bile değillerdir. Zaten soyadları da farklıdır, bıyıkları da. 😉
Dupont‘un bıyıkları uçlarından hafif kıvrık, Dupond‘unkiler ise düzdür.
Her zaman üzerinde çalıştıkları gizli görevleri gereği, gittikleri her yerde, tanınmamak için oranın yerel kıyafetlerine bürünürler. Ve tabii ki tahmin edebileceğiniz gibi giydikleri kıyafetler o kadar dikkat çekicidir ki kendilerini bulundukları ortamdan tamamen ayırırlar.
Sakarlıkları ile her zaman bir kazaya sebep olurlar. Ayrıca en komik tarafları, sürekli birbirlerinin cümlelerini tekrarlamalarıdır. Ama kelimelerin yerlerini değiştirerek.
Hergé, Dupont ve Dupond‘u, babası Alexis ve onun tek yumurta ikizi Léon Remi‘den ilham alarak yaratmıştır. Alexis ve Léon aynı şekilde bıyık bırakırlar, sürekli aynı kıyafeti giyerler, aynı şapkayı takarlar ve ellerinde şemsiye ya da baston olmadan asla sokağa çıkmazlarmış.
Kaptan Hadok (Captain Archibald Haddock)
Kendisiyle oldukça geç tanıştığımız (ilk kez Altın Kıskaçlı Yengeç‘te ortaya çıktı) ancak maceralarda genel olarak Tenten ve Milu‘dan sonraki en sevilen ve kendine en çok yer bulan karakterdir. Ben kendisini “Lanet Lağım Lombarı” küfürüyle hatırlıyorum.
Sanırım herhangi bir Tenten hikayesini okumuş tüm okuyucular da Hadok‘u benzer küfürleri ile hatırlayacaklardır. Küfürlerinden en çok hatırlanacaklardan biri de hem Fransızca hem de İngilizce versiyonlarında da aynen geçen “Başıbozuklar” olacaktır.
Küfürbazlığının dışında en bilinen diğer özelliği ise alkollü içkilere olan zaafiyetidir. Sıklıkla sarhoş olarak görmeye alıştığımız, zayıf iradeli, sıkça sakar, ama her zaman dürüst, yardımsever ve güvenilir Kaptan Hadok‘un, tamamlanarak yayımlanan son macera olan Tenten ve Pikarolar kitabında öğrendiğimiz tam adı Archibald Haddock‘tur.
Bianka Kastafiore (Bianca Castafiore)
Dünyaca ünlü opera sanatçısı. Sesinin gücü (!) çevredeki camları ve cam eşyaları parçalayacak düzeyde olan ve Kaptan Hadok‘a ilgisini çok da saklamayan, ana karakterler arasındaki tek bayan karakter (aslında tüm maceralar arasında da bayan karakterler oldukça seyrek görülür).
Hergé, Kastafiore karakterini Maria Callas‘tan esinlenerek yaratmıştır.
Profesör Turnösol (Professor Cuthbert Calculus)
Tenten‘in, Kızıl Korsan’ın Hazinesi macerasından itibaren, en yakınında yer alan karakterlerden biri. Dünyaca ünlü bilimadamı. Yetenekli ve bilgili olduğu kadar da sakardır. Aynı zamanda da oldukça ağır işitmektedir. Bu sayede kendisine söylenen birçok şeyi ya anlamaz ya da yanlış anlar. Maceraların en komik karakterlerinden biridir.
Hergé‘in bu karakteri dünyaca ünlü profesör Auguste Piccard‘ı model alarak yarattığı söylenmektedir.
Bunların dışında da maceralarda birçok iyi ya da kötü özellikli kahraman yer almaktadır. En bilinen kahraman ise, daha sonraki hikayelerde Kaptan Hadok‘un satın alacağı, atalarının yaşadığı Mulensar Şatosu‘nun sadık uşağı Nestor‘dur.
Hergé’in Karanlık Yüzü
Tenten her albümde maceradan maceraya yelken açarken yaratıcısı Hergé de, yukarıda da belirtildiği gibi sıkça ırkçılıkla, çeşitli ülkeleri ve milletleri kötülemekle suçlanmıştır. Ancak Hergé‘in zaman içerisinde bu konudaki fikri değişmiş, maceraların yeni versiyonlarında suçlamalara esas olan yerler değiştirilmiş ve verdiği röportajlarda konu hakkındaki pişmanlığını açık yüreklilikle dile getirmiştir. Örneğin, “Esrarengiz Yıldız” macerasının ilk halinde kötü adamlar ABD‘li olarak resmedilirken, sonraki versiyonlarda filikadaki ABD bayrağı hayali bir bayrak ile değiştirilmiştir.
Tenten’in Bilinmeyen Kökleri
Tenten‘in asıl mesleği gazetecilik olsa da bu konu ile çok da fazla meşgul olduğu görülmemektedir. Benzer şekilde, ailesi ve özel hayatı hakkında da pek fazla bilgi yer almaz. Annesi, babası, soyadı, bir kardeşi olup olmadığı, kız arkadaşı bilinmez. Hatta, kızlardan hoşlanıp hoşlanmadığını bile bilmeyiz. Bu hali ile Tenten‘in gay olduğu bile söylenir. Ancak bakıldığında, kişisel her türlü bağlayıcı özellikten arındırılmış bir kahraman olarak yer almasının yaşadığı maceralarda çizerine oldukça yardımcı olduğunu da söylemek gerekli diye düşünüyorum.
Hergé, 1983 yılında öldüğünde yeni bir albüm üzerinde çalışıyordu: Tenten ve Alf-Art. Ölümünden sonra, 1986 yılında taslaklarından oluşan ve 24. Tenten albümü olarak yayımlandı.
Kopya Tenten Albümleri
Ancak, bu kadar beğenilen, 20’den fazla dile çevrilen, dünya üzerinde 200 Milyondan fazla kopyası satılan Tenten‘in, ilginçtir ki bu 24 albüm dışında da albümlerine rastlanmaktadır. Tahmin edileceği gibi Tenten‘in popülerliğinden faydalanmak isteyen sahte albümlerdir bunlar.
Bazıları, bir kopyası bende de bulunan “Tintin and the Lake of Sharks” ta olduğu gibi “Hergé tarafından yaratılan karakterlerden esinlenilmiştir” şeklinde orijinal olmadığını itiraf ederek başlarken,
yine bir derleme albüm içerisinde yer alan bir kopyasına sahip olduğum “Marmara Canavarı” nda olduğu gibi alenen sahte hikayeler içermektedir.
Türkiye‘de yayımlanmış sahte Tenten albümleri için Wikipedia şu listeyi vermektedir:
Yerli Malı Tenten’ler |
---|
Tenten İstanbul’da |
Marmara Canavarı |
Tenten Afrika’da |
Merih’e Gidiyoruz |
Uğursuz Film |
Esrarlı Sirk |
Asilere Karşı |
Perili Dağ |
Yamyamlar Arasında |
Peki neden bu kadar çok sahte Tenten var?
Tenten, Türkiye‘de ilk kez 1950’li yıllarda Doğan Kardeş dergisinde altyazılı olarak yayınlanmış. İsimler aynen korunurken, kadroyu biraz “biz” leştirebilmek için aralarındaki ilişkilerde bazı ufak değişiklikler yapılmış. Buna göre Kaptan Hadok, Tenten‘in amcası, Profesör Turnösol ise babasıdır.
Hikayeler daha sonra Armağan dergisinde yayımlanmış. Hatta “Tenten” adını da Armağan Dergisi vermiş ve bu sayede Tintin‘i bir şekilde yerelleştirmiştir.
Sonrasında Tenten, genellikle kopya çizgilerle farklı dergilerde yayımlanmaya devam etmiş. Orijinal çizgileri ile ilk kez 70’liyıllarda Milliyet Çocuk‘ta yayımlanabilmiş. Ancak Tenten‘in Türkiye‘deki “kopya” serüveni burada tamamlanmamış. Alfa Yayınları, yine kopya çizgiler ile 80’lerin başında Tenten hikayelerini tekrar yayımlamış (ki yazının başında bahsettiğim benim seyahat arkadaşlarım da bunlardır). Sonrasında da kısaltılmış ve renklendirilmiş hali ile maceraların kitapçıklarını Milliyet Gazetesi ek olarak vermiştir.
Tüm bu geçen zaman içerisinde Tenten hikayeleri okuyucudan hep ilgi görmüş. Diğer taraftan ise yayımlanabilecek hikaye sayısı kısıtlı. E ne yapılacak? Okuyucu Tenten talep ettiğine göre bir şekilde bir ürün arz etmek gerekmiş. Bu arz da sahte hikayelerle sağlanmak zorunda kalınmış tabii ki.
Muhtemelen diğer ülkelerde de benzer durumlar yaşanmış olsa gerek. Ancak başka amaçlarla üretilmiş sahte Tenten hikayelerine de rastlanabiliyor. Yurt dışında yayımlanmış en ünlü “sahte” Tenten maceralarından biri de pek de uygun bir içeriğe sahip olmayan Tenten in Thailand‘dır.
İçeriği tamamen karikatürize edilmiş bir başka Arapça sahte albüm olan Tenten in Tehran‘ın kapağında ise Kastafiore türban takmaktadır.
Tenten Ürünleri
Tenten dünya üzerindeki en ünlü çizgi kahramanlardan biri, yaratıcısı Hergé ise çizgi roman çizerlerinin en bilinenlerinden biridir. Bu yüzden Tenten ve Hergé hakkında yayımlanmış yüzlerce eser bulunmaktadır. Aynı zamanda üretilmekte ve satılmakta olan binlerce çeşit Tenten ürünü de bulunmaktadır. Biblolar, oyuncaklar, modeller, her türden aksesuarlar, telefon kartları, pullar ve daha nicesi. Hatta dünya üzerinde Tenten ürünleri koleksiyonu yapan bir çok meraklı bulunduğu da bilinmekte.
Ayrıca, Brüksel‘de Hergé Müzesi, Kanada‘dan Hindistan‘a, Japonya‘dan Portekiz‘e, İngiltere‘den Güney Afrika‘ya kadar bir çok ülkede de Tintin Shop‘lar bulunmaktadır.
Yani Tenten, tam bir fenomen haline gelmiştir.
Sinema’da Tenten
Tenden, beyaz perdede de defalarca kendine yer bulmuştur. Gerek sinema filmi olarak gerekse animasyon olarak bir çok kez uyarlamalar çekilmiştir. En son çekilen ve belki de en ünlüsü Steven Spielberg tarafından “Tenten’in Maceraları: Tekboynuz’un Esrarı” adıyla 2011 yılında vizyona giren animasyondur. Bir sonraki animasyon ise Peter Jackson tarafından hazırlanan ve 2016’da vizyona girmesi planlanan “Tenten’in Maceraları: Güneş Tutsakları” dır.
Tenten her hali ile dev bir kültür nesnesi olarak yıllar boyunca milyonlarca kişinin hayatında yer almıştır. Görünen o ki bundan sonra da yer almaya devam edecek ve nesiller boyunca sevilen bir karakter olarak kalacaktır. Tenten hakkında yazmak gerçekten oldukça zor. Hele ki yazacak bunca şey, anlatılacak bunca özellik varken. Bu yüzden bu yazının Tenten hakkında Live A+‘da yer alacak ilk yazı olmasını dileyerek burada durarak devamını daha sonraki Live A+ yazılarına bırakalım.
Görseller:
Altuğ Tatlı
Deren Tatlı
Bu kadar uzun uzadiya yazabilmenize hayranim. Bende yazabilmek isterdim bu kadar uzun ama nerde. Bende o kadar birikim yok. Normalde bloglarda bu kadar uzun yazilar okumam. Ama yazinizi okumaya basladim devami geldi. Kaleminize sağlık.
Cem Bey, çok teşekkür ederim.
Aslında sevdiğim konularda yazarken çok daha uzun yazmak geliyor içimden. Tenten de bunlardan biriydi. Ancak uzun yazılar ile ilgili olumsuz eleştiriler sebebiyle daha kısa yazmaya çalışıyorum.
ilginiz ve yorumunuz için çok çok teşekkürler…