O da medya, BudaMedya

Zaman geçtikçe hayatımızdaki herşey evriliyor, değişiyor. Zamana ayak uydurabilen ayakta kalıyor, uyduramayan hızla yok olup, siliniyor.

Artık X kuşağı bile yaşlandı, şimdi Y kuşağı birçok konuda söz sahibi ve Z kuşağı hızla ve teknolojinin her alanında tam donanımlı olarak geliyor. Dolayısıyla bu değişim, ivmesini arttırarak ve daha da acımasızlaşarak devam edecek.

Yeni kuşaklara hitap edebilenin kazandığı bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji ve güncel olan kendi sektörlerini zaten yaratıyor. Eskiden varolmayan ürünler, hizmetler, materyaller hızla hayatımıza girmekte. Burada bir sıkıntı yok. Bu değişimin etkisini en zalimce yaşayan ise dünün kralı olan sektörler, mallar, hizmetler ve ürünler. Bunlar yukarıda bahsettiğimiz acımasız değişim ortamında ayakta kalma savaşını veriyor. Eskiden varolan, en değerli, en kıymetli bir çok ürün artık yeni nesiller tarafından bilinmiyor bile.

En ilginç hayatta kalma savaşlarından birinin yaşandığı sektörlerden biri, belki de en önde geleni veya başka bir deyişle en göz önünde olanı ise Medya.

Medya bir yandan hala talep görmeye devam eden geleneksel mecralarında eskiden kalan yöntemlerle hayatını sürdürmeye çalışırken, bir yandan da yarının dünyasının nasıl olacağını, yeni neslin, yeni teknolojinin de ittirmesi ile ne talep edileceğini öngörmeye ve buna hazırlanmaya çalışıyor.

Şu açık ki, geleneksel medyanın işi gerçekten çok zor. Sosyal Medya, geleneksel medyanın o yıkılmaz sanılan yerini çoktan sallamaya başladı bile. Eskiden günlerce konuşulan gazete manşetleri, üzerinde yorumlar yapılan haber başarıları, çerçevelenip duvarlara asılan dergi kapakları artık yok. Aylık, haftalık, günlük olan yayın frekansları artık dakikalık hale gelmiş durumda. Koca koca medya devleri daha ne olduğunu anlamadan sosyal medya üzerinde bir anda yayılıyor artık flaş haberler. Herkes muhabir, herkes haberci, herkes köşe yazarı. Haberin olduğu yerden, anında, cep telefonu ile çekilmiş görüntüler bir anda herkesin cebine geliveriyor.

Tabii ki bu bir geçiş dönemi. Ancak yarın olacakların habercisi ve bazılarının suyu ciddi biçimde ısınmaya başladı.

Bu geçiş döneminin en önemli aktörlerinden biri de Blog’lar ve onların yaratıcıları Blogger’lar. Her konuda içerik üretiyorlar ve takipçileri ile paylaşıyorlar. Hem birbirlerini takip ediyorlar hem de ciddi bir kitle tarafından takip ediliyorlar. Varlıkları her geçen gün kendisine biraz daha güçlü bir yer ediniyor ve blogger’lık kalıcı olacak gibi görünüyor.

Başlangıçta blog sahibi olmak çok fazla oyuncunun olmadığı bir arenada bulunmak gibiydi. Zaten bu alana ilk girenlerden yetenekli olanlar zaten hem bu alana yön verdiler hem de kısa zamanda fark edilerek parladılar ve başka alanlara yelken açtılar. Kitaplar, ulusal medyada köşeler, TV programları, reklamlar gerken iş gittikçe büyüdü.

Tabii ki sektör itibarıyla bu çıkış bunca göz önünde olunca arenadaki oyuncu sayısı da zamanla arttı. Kimi, sayfasına reklam alıp para kazanmak için, kimi diğer örneklerde olduğu gibi başka alanlara sıçrama yapmak için, kimi kendi için, kimi okuru için derken bir anda içerik üreten kişi sayısı patladı. Bu satırların yazarı bendeniz de bu alana sonralardan girenlerden ve yavaş yavaş öğrenmeye çalışanlardanım.

Böyle bir ortamda, yani herkesin ürettiği ve var olmaya çalıştığı bir ortamda, doğal olarak okuyucunun, takipçinin de işi zorlaştı, belki kafası karıştı. Öyle ya, takip edilecek bir çok blog ve her gün çığ gibi büyüyen bir çok yeni içeriğin olduğu ortamda, kafasına, keyfine göre üreten, birilerine hizmet için üteten, gelen talebe göre üreten, ne çok satar kaygısıyla üreten, kopyala-yapıştır yapan, niteliğe önem veren, tam tersine niceliğin peşinde koşan yüzlerce hatta binlerce farklı blog her gün yeni içeriklerle takipçilerine ulaşmaya çalışıyor.

Böyle uzun bir girişten sonra varmak istediğimiz yere yavaş yavaş geldik. Yukarıda tasvir etmeye çalıştığımız bu karmaşa arasında, doğru, düzgün, üreten bloggerları, medyanın kalıplaşmış sınırlarının dışında bir araya getirerek tüketicisine direk olarak ulaştırmaya çalışan, bu yönüyle de yeni bir medya yapısını oluşturmaya çalışan bir platform var artık: BudaMedya.

Kendileri de blogger olan ve uzun yıllardır çeşitli şekillerde içerik üreten veya üretilen içerikleri yöneten bir ekip bir araya gelmiş ve bu alandaki karmaşayı biraz olsun çözebilmek amacıyla BudaMedya.com‘u açarak büyük bir boşluğu doldurmuş.

BudaMedya.com, saydfasında manifestostosunu şöyle tanımlıyor:

Benzerlerinin aksine, herhangi bir medya grubuna veya sahibe ait olmayan, sayfalarına reklam almayan, üretenlerin içeriğine asla karışmayan, müdahale etmeyen, doğal olarak sorumluluk almayan, ancak buna karşın bloggerları destekleyen, sokak ağzı ile söylemek gerekirse üretici ile tüketiciyi buluşturan bir önemli mihenk taşı görevini üstleniyor BudaMedya.

Üstelik ekip, işi sadece üretileni tüketiciye ulaştırmanın ötesinde başka inisiyatiflerle de bu alanda kalitenin arttırılmasına katkıda bulunmaya çalışıyor. Blogger’larla bir araya geliyor, sorunlarını, ihtiyaçlarını anlamaya, bunlara çözüm bulmaya, destek olmaya gayret gösteriyor. BudaOfis.com ile bloggerlara ihtiyaç duymaları halinde çalışma ortamı sağlıyor, BudaKampus.com ile sosyal medya, içerik üretimi ve blogging üzerine eğitimler, atölyeler ve etkinlikler düzenliyor, BudaViva.com ile hayat, mekanlar, şehirler hakkında içerik üretiyor, bloggerlarla üretmeleri için olanak sağlıyor. Ayrıca ekip üyeleri bir yandan da kendi sayfalarında içerik üretmeye de devam ediyorlar. SCO Group adı altında tüm bu farklı kanalları birleştirerek yenilenen, değişen, gelişen bu ortama yön vermeye, katkı sağlamaya çalışıyorlar.

Bu ortamda üreticiye düşen kendi çizgileriyle kesiştiği noktalarda güç birliği sağlamak, tüketicinin çıkarına olan da hangi platformlarda yer alırsa alsın, BudaMedya‘yı takip ederek rafine ve kaliteli içeriğe kolayca ulaşmak.

BudaMedya’yı aşağıdaki kanallardan takip edebilirsiniz.