maltepe escort
kurtköy escort
pendik escort
göztepe escort
bağdat caddesi escort
ataşehir escort
acıbadem escort
içerenköy escort
kozyatağı escort
küçükyalı escort
kadıköy escort bayan
ümraniye escort bayan
bostancı escort bayan
ataşehir escort bayan
anadolu yakası escort bayan
kadıköy escort
ataşehir escort
bostancı escort
ümraniye escort
anadolu yakası escort
bostancı escort
bostancı escort
serifalı escort
serifalı escort
serifalı escort
ataşehir escort
kadıköy escort
bostancı escort
ümraniye escort
kartal escort
maltepe escort
pendik escort
kurtköy escort
anadolu yakası escort
Günümüzle karşılaştırıldığında tam bir yokluk dönemi olarak adlandırılabilecek gençliğimizin çöllerinde tutunacak bir dal, sığınılacak bir vaha idi Blue Jean. Gençliğimizin belki de en renkli, en değerli mecrasıydı.
Yaşımız meydana çıkacak diye korkmaya gerek yok, yazının sonunda zaten vereceğiz; internetin olmadığı zamanlardı. Tek kanallı TV’de ne varsa onunla yetinirdik (peki peki, yalan olmasın, yazarken kontrol ettim, o yıl TV 2 kanallı imiş: TRT1 ve TRT2).
Hafta sonları bitpazarı ve çevresinde açılan sergilerden eski dergiler almaya giderdik. Ergen hormonlarımızın etkisinden kurtulduğumuzda gözümüzün gördüğü tek şey yabancı gençlik dergileriydi. Genellikle Bravo olurdu tercihimiz. Tamam, tercih demeyelim, pek de alternatifimiz yoktu.
Benim gibi Almanca bilmeyenlerin, isimler dışında tek kelimesini anlamadığımız Bravo sayfalarındaki renkler yeter de artardı bize. Radyoda veya kasetçilerden doldurttuğumuz “karışık kaset” lerde dinleyebildiğimiz “bize hitap eden” o şarkıların kliplerini, yılbaşlarında gece yarısından sonra biten eğlence programlarının arkasından yapılan “Hafif Müzik” (ki sonralarda “Pop Müzik” denmeye başladı) yayınlarında izleyebilirdik sadece.
Kabul, Hey dergisi vardı fakat bizden önceki nesilden devralmıştık onu. Evet, süperdi ve herşeyimizdi, ama, “abinin eskisi” gibiydi sanki. Ne kadar bize uymaya çalışsa da, bizim değildi.
“Onyedi” gibi başka gençlik dergileri de olmuştu. Ama sanki hiçbiri kesmemişti o dönemki açlığımızı.
Sonra 1987’de iki güzel şey oldu. Hangisi daha önceydi bilmiyorum. Ama bir anda amber-beyaz’dan, renki yayına geçmişti sanki gençliğimiz.
1987’nin bu iki güzel olayından biri Erhan Konuk’un sunduğu Tele Pop oldu. İki isim değişikliği sonrası yıllar boyunca “Pop Saati” olarak izledik o programı. Neredeyse ağzımız açık bir şekilde. Su gibi geçen zamanlardı. Şu meşhur açılış jeneriğini sanırım bizim nesilden olup da hatırlamayan yoktur.
Evet, videoda sağ üst köşede gördüğünüz saat doğrudur. Geceyarısından sonra başlardı. Şanslıysak izleyebilirdik.
Ama daha şanslı olduğumuz zamanlar da oldu. Onları da bize Blue Jean adında bir dergi verdi.
Yukarıdaki o ilk sayının kapağını çok net hatırlıyorum. O dönemde Prenses Stephanie’ye olan aşkımız doğrudur. Ancak bu kapağı hatırlamamızı sağlayan bu pırıl pırıl hafızanın sebebi kendileri değildi. Belki o dergiyi yıllar boyu sakladığımdan, belki de çıkmasını haftalar boyu beklediğimden. Evet, Hürriyet gazetesinde reklamını gördüğümde haftalarca çıkmasını beklediğimi hatırlıyorum.
Şubat 1987’de çıkmış ilk sayı. (Kuvvetle muhtemel Erhan Konuk’tan önce tanışmışız demek ki Blue Jean’imizle.) Daha 16 yaşımızı bile doldurmamışız. İçimiz kıpır kıpır. Yeniliğe, değişime, güncele aç olduğumuz günler. Ve bir anda, hayallerimizi süsleyen o Alman dergilerinin daha güzeli bizim olmuştu. Rengarenk, posterler ve çıkartmalarla dolu, parlak, kuşe kağıda basılı, içi dopdolu, ilgilendiğimiz, beğendiğimiz, imrendiğimiz ne varsa ayaklarımıza serilmişti bir anda.
Yıllar boyu her sayısını iple çektim, severek okudum, biriktirdim. Takip ettiğim bir çok diğer dergi gibi. Tabii hayatın gerçeği, bir süre sonra radarımdan çıktı Blue Jean. Aradan geçen yıllarda raflarda hep gördüm. Sayfa yapısı, logosu, içeriği de sürekli değişti, güncellendi.
Geçtiğimiz hafta ilk defa kızım istedi. Beraber gezdiğimiz kitapçının dergi raflarında aradık, bulamadık Blue Jean’ı. Sonra gittiğimiz bir başka kitapçıda yine bulma umuduyla rengarenk, cıvıl cıvıl gençlik dergilerinin olduğu bölümde aradık onu. Yine bulamadık. Derken, bir üst rafta, büyük boy, kapağında Star Wars görseli olan bir dergi çekti dikkatimi. Kocaman harflerle “BLUE” ve altında daha küçük puntolarla “JEAN” yazıyordu.
Gözlerim büyüdü, şaşırdım. Hemen elime alıp sayfalarını karıştırmaya başladım. Blue Jean değişmişti.
Ancak bu seferki ilk sayısından beri aradan geçen 28 yıllık dönemde geçirdiği değişimlerin çok çok ötesinde bir değişim olmuş. Aradan geçen çeyrek yüzyıldan uzun dönem boyunca bir yerlerde, bir şekilde gençliklerine dokunduğu, eğlendirdiği milyonlarca “eski” genci sonraki yaşlarında da kucaklarcasına dopdolu bir popüler kültür dergisi olmuş çıkmış.
Ocak 2016 sayısı yeni Blue Jean’ın ilk sayısı. Çıktığı dönemle uygun olarak tema konusu Star Wars. Onlarca harika konuk yazarla dolu. Bu “yeni” dergi için birçok kişiden yazmaları istenmiş. Evet, tema konusu Star Wars. Birçoğu da bu konuda yazmışlar. Bazıları Blue Jean’i ve değişimini anlatmışlar. Ama bambaşka konularda yazanlar da var.
Kimler mi bu yazarlar? Hepsini saymak zor olacak, birkaç örnek verelim:
Feridun Düzağaç
Yekta Kopan
Nejat Yavaşoğulları
Vedat Özdemiroğlu
Ahmet San
Tuna Kiremitçi
Cansel Elçin
Aydilge
Ferman Akgül
Can Temiz
Elif Key
Büşra Küçük
Gonca Vuslateri
ve daha nicesi. Hepsi kendi tadında, keyifle okunacak yazılarıyla doldurmuşlar dergiyi.
Sonuç? Bence çok başarılı. Daha önceki hedef kitleden bir (hatta birkaç) üst beden okuyucuyu doyuracak tarz, dil ve dolu dolu bir içerik.
Yayın Yönetmeni Çağlan Tekil, Intro sayfasında bu değişimi şöyle tanımlıyor:
“Bizse dağılmak yerine tıpkı The Beatles gibi bir boy band olarak başladığımız bu yola daha olgun bir çizgide devam etmeye karar verdik. Bunca yıldır kendi ‘Love Me Do’muzu, ‘She Loves You’muzu yazdık, sıra ‘Eleanor Rigby’mizi, ‘Don’t Let Me Down’ımızı yazmaya geldi”
İlk sayısının çıkmasını dört gözle bekleyen o 16 yaşındaki çocuk bugün 45’ine merdiven dayadı. 29 yıl önceki kadar heyecanla olmasa da mutlulukla okudum Yeni Blue Jean’in bu ilk sayısını. Nesilleri kucaklayacak yepyeni bu yolculuğun yine ilk sayısının şahidi olmak gerçekten çok değerli. Kimbilir belki 30 yıl sonra bambaşka bir serüvene başlayacak bir başka Blue Jean’e şahit olmak da mümkün olabilir.
Çok yaşa Blue Jean.
ankara escort
çankaya escort
eryaman escort
etlik escort
ankara ucuz escort
balgat escort
beşevler escort
çankaya escort
cebeci escort
çukurambar escort
demetevler escort
dikmen escort
eryaman escort
esat escort
etimesgut escort
etlik escort
gaziosmanpaşa escort
keçiören escort
kızılay escort
maltepe escort
mamak escort
otele gelen escort
rus escort
sincan escort
tunalı escort
türbanlı escort
ulus escort
yenimahalle escort
eryaman escort
sincan escort
etlik escort
keçiören escort
kızılay escort
çankaya escort
rus escort
ankara escort
bahçelievler escort
balgat escort
batıkent escort
beşevler escort
büyükesat escort
çankaya escort
cebeci escort
çukurambar escort
demetevler escort
dikmen escort
elvankent escort
eryaman escort
esat escort
etimesgut escort
etlik escort